Clinton’un ‘Afgan kadınları”
Geçtiğimiz hafta Perşembe günü Londra’da 60’dan fazla ülkenin dışişleri bakanı ile BM, NATO, IMF Dünya Bankası ve İKÖ temsilcilerinin katıldığı ve Afganistan’ın geleceğinin tartışıldığı bir konferans düzenlendi.
“Afganistan Konferansı” adı verilen toplantıda 9 yıl önce Afganistan’ı Taliban’dan temizleyip “Afgan kadınını özgürleştirme” propagandası yapılarak işgal edilen Afganistan’ın sözde ‘geleceği’ tartışıldı. Dokuz yıl önce yakılıp yıkılan ve Taliban’dan temizlenen ülkeye istikrar gelmesi için tekrar dokuz yıl öncesine, işgal öncesine dönülmesine karar verildi.
ABD ve İngiltere’nin daha fazla kayıp vermemek için Hamid Karzai’ye “Taliban’la anlaş” baskısı, Londra’da “Sayın Karzai Taliban’ı da içine alan bir barış ve istikrar paketi önerdi, biz de bunu destekliyoruz”a dönüştü. Çünkü sokaktaki çocuğa sorsanız bile, Karzai’nin ABD’nin istemediği bir şey yapamayacağı cevabını alırsınız.
Dokuz yıldır yüz milyarlarca dolar harcanarak işgal edilen Afganistan’da on binlerce Afgan’ın katledilmesi boşunaymış. Kimisi evinde uyurken, kimisi ayık, kimisi düğünde, kimisi yolda, kimisi tarlada, kimisi yolda, kimisi kadın, kimisi çocuk, kimisi burkalı, kimisi çarşaflı, kimisi sakallı, kimisi sarıklı on binlerce insan…on binlerce ev, işyeri…üzerlerine beyaz fosfor atılarak, uranyum bombası kullanılarak yok edildi.
Dokuz yıl önce dünya ve Türk medyasında bolca işlenen “Taliban’ın burkaya mahkum ettiği Afgan kadının kurtarılması” propagandası o günlerde kamuoyunu işgale hazırlamak için kullanıldı ama işgal ne Afgan kadınını ne de Afgan kadınını kurtarabildi. The Guardian Gazetesi Yazarı Seumas Milne’nin dediği gibi “İşgal, Afgan kadınını daha da geriye götürdü.”
Dokuz yıl önce ‘kadın’ ve ‘burka’ üzerinden işgal gerekçesi oluşturanlar, hem askeri hem de ahlaki olarak yenildiklerini kabullenmekte zorlandıkları için ‘kadın’ ve ‘özgürlük’ metaforlarını yeniden üretiyorlar. Tıpkı, yüzündeki sahte ve acımasız gülümsemeyle gazetecilerin karşısına çıkıp aleni bir şekilde bize yalan söyleyen ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton’ın yaptığı gibi…
Londra’daki ‘Afganistan Konferansı’nın sonunda ev sahibi İngiltere Dışişleri Bakanı David Miliband ile Afganistan Dışişleri Bakanı Rengin Dadfar Spanta ve BM Afganistan Özel Temsilcisi Kai Eide, konferanstan çıkan resmi bildiriyi kamuoyuna açıkladıktan sonra bu sefer sahneye, kendisini dünyanın güvenliğinden sorumlu tutan ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton çıktı.
Korumalarının etrafı kolon açan etmesinden sonra sessizce kürsüye gelen Clinton, içeride çoğunluğunu Amerikan ve İngiliz gazetecilerin oluşturduğu (Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu ile birlikte konferansa gelen Türk gazeteciler nedense Clinton’a ilgi göstermemişti) gazetecilere Afganistan’da Devlet Başkanı Hamid Karzai’nin “Barış Jorgası”nı (şura) toplayarak ülkeye istikrar getirme çabasından bahsetti ve ardından soruları cevapladı. Sadece dört gazeteciye verilen soru sorma hakkından üç Amerikalı bir de İngiliz gazeteci yararlanabildi. Clinton’un basın danışmanının, soru soracak gazeteciyi ismiyle takdim etmesi, soru soracakların da önceden ayarlanmış olduğunu gösteriyordu.
Clinton, kendisine sorulan soruları cevaplarken salonda bulunan ‘geleneksel Afgan kıyafeti’ giydirilmiş ve Londra Konferansı’nın “Sivil toplum kuruluşları” ayağı için çağrılmış üç Afgan kadını işaret etti. Clinton’un ayağa kalkmalarını istediği kadınlar, gülümseyerek ayağa kalktı ve kameralara poz verdiler. Konferanstan dolayı ABD ve İngiltere’ye teşekkür eden kadınları Clinton, “özgür Afgan kadını” olarak tanıttı ama konferansa davet edilen kadınların çoğu Afganistan’da değil Batılı ülkelerde yaşıyordu.
Yüzündeki sahte gülümsemeyle üç Afgan kadınını işaret ederek kendisinin bile inanmadığı “Afganistan’ın geleceği bu kadınların elinde” sözlerini sarf eden Clinton salondan ayrılırken, Afganistan’da milyonlarca kadın ABD’nin üzerlerine yağdırdığı bombalarla, yokluk ve yoksullukla ayakta kalmaya çalışıyordu. Amerika’nın sözde demokrasisi yokluk diye bir derdi olmayan üç Afgan kadınını cezp etmiş olabilir ama yoksulluk içinde yaşayan milyonlarca Afgan kadınının umurunda değil. Clinton ise ülkesi adına çıkıp Afgan halkından özür dileyeceğine hala yalan söylüyor.