Sezai Karakoç Ehli Sünnet Müslümandır
Gün doğmadan
Türk medyası kaliteyi görmez, o yüzden siz de biz de vaktinde haberdar olamadık. 15 Ocak gecesi CRR’de Sezai Karakoç’un hayatını anlatan Gün Doğmadan adlı belgesel filmin ilk gösterimi yapılmış. Film 110 dakikaymış. Seyredenler, filmdeki sinema dilini takdir etmişler. Galaya İçişleri Bakanı Beşir Atalay ile Tarım Bakanı Mehdi Eker de iştirak etmiş. Bakan Atalay, Sezai Karakoç, bir medeniyet adamıdır, bizim neslin üzerinde büyük hakkı var, kendisine minnettarız derken, Bakan Mehdi Eker de Türk edebiyatı, daha evvel hiç bilmediği sembolleri Sezai Karakoç’la tanıdı, o aynı zamanda büyük bir mütefekkirdir, bu film iyi ki hayattayken yapıldı, demiş. Anma gecesinde Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ile Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’ndan da mülakatlar dinletilmiş.
Geceye Sezai Karakoç’un kendisi katıldı mı? Anlayamadık. 2006’daki Kültür Bakanlığı Büyük Ödülüne de ne gitmiş ne de ödülü almıştı. O gece Kültür Bakanı, Başbakan ve Cumhurbaşkanı neden orada değillerdi? Abdullah Gül, Tayyip Erdoğan ve Ertuğrul Günay’ın Sezai Karakoç’a hürmette kusur etmeyeceklerine eminiz. Engeller aşılarak orada olmalıydılar diye düşünüyoruz.
Çağın bu büyük mütefekkiri, bir fikri iktidara taşıyan önemli şahsiyetlerdendir. Bugünkü açılımların mimarı 30 yıl öncesinden O’dur. Sonraki nesilleri derinden etkilemiştir. Sezai Karakoç’un üstadı Necip Fazıl altı ay daha yaşasaydı Turgut Özal’la dünya görüşünün iktidar olduğunu görmek gibi bir bahtiyarlığa erecekti. Diyarbakır’ın bu mümtaz evladı ise böyle bir şansa malik oldu..
Sezai Karakoç, bizim neslin efsane ismidir Sezai Bey derdik. 1968-69’larda MTTB yıllarında bir ikindi vaktinde Molla Fenari Camii çıkışında karşılaştık. Hüseyin Ünal ağabey kendini ve beni usulca kenara çekerken “Sezai abi” diye fısıldadı. Geçip-gitti, ne kelam, ne selam. O sıralar İslamın Dirilişi adlı kitabından dolayı polis tarafından aranmaktaymış. Sonraki senelerde Molla Fenari Sokakta çok sık karşılaştık. Geçip gitmeler devam etti. Sezai Karakoç’u her cephesiyle en iyi bilenlerden biri olduğumuz halde aynı mekânda oturmuşluğumuz olmadı. İnsanlar, eserlerindedir. Beşer tarafı, üstün yanını örter. Onu, en iyi izah edenlerden biri Ömer Öztürkmen ağabeyin şu cümlesidir “Sezai deha ile şizofreni arasında gidip-gelir” bunu der, o şiirini okur “biz intihar denen patronu da denedik” ve ıslığını çalar. Bu dahi şairi ilk şiirlerinden biriyle ön plana çıkartmak onu anlamayanların, sığ kalanların, magazin düşkünlerinin işidir. Mona Roza’yı kitaplarına almamıştı. Şurada-burada eksik-yanlış yayınlar çıkınca bu defa kendisi Gündönümü adlı anıt eserine dahil etti.
Sezai Karakoç ehli sünnet Müslümandır.
Osmanlıdır.
Orta Doğulur.
Bir İstanbul sevdalısıdır.
Necip Fazıl, heyecan, Sezai Karakoç sükûttur. Necip Fazıl, nârâ, Sezai Karakoç kor ateştir. Nobeli çoktan hak etmiştir. Fakat Nobel almamak Sezai Karakoç için bir eksiklik değildir. Nobel vermemek bu kurum için bir ayıptır. Aynı ayıbı, Necip Fazıl, Ahmet Hamdi Tanpınar ve Cemil Meriç’te de işledi. Nobel almak için ateistlik, yerli düşünceye düşman olmak gibi bir gizli gündemleri ümit ederiz ki yoktur.
Sezai Karakoç, İslam kültürünü, Kâab bin Züheyr’i, Şeyh Galib’i, İmamı Rabbani’yi, Abdülhakimi Arvasi’yi bildiği gibi Camus’u, Kafka’yı Kierkegarad’ı, İonescu’yu, Dostoyevski’yi, Puşkin’i, Marx’ı, Hegel’i vs. o ülke entellektüellerinden çok güçlü şekilde anlar ve tahlil eder.
Sezai Karakoç’u anlatmak.
Ne çok vakit alır.
Sütunlar da ne kadar dar. Söze daha yeni başlarken bitiyor.
Vefa gösterenlere, yönetmen Ensar Altay’a teşekkür ederiz. 22 Ocakta 77 yaşına giren yeryüzüne armağanımız büyük imzaya daha nice sağlık dolu yıllar dileriz.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.