Hüseyin Koç

Hüseyin Koç

Alındım

Alındım

Oruç Reis Firkateyni, Deniz Kuvvetleri Komutanlığı'nın “komutan gemisi”dir. Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ, ülkemizdeki son zamanlara ait gelişmeler ve temsil ettiği kuruma yönelik tavırlara karşı kurumunun tepkisini açıklamaya yönelik bir “bilgilendirme amaçlı” gereksinim duyduğu toplantıyı, geçtiğimiz günlerde, söz konusu o komutan gemisinde yaptı. “Türk Silahlı Kuvvetlerine karşı yürütülmekte olan asimetrik psikolojik harekâta ilişkin bazı hususlara değinmek istiyorum. Bugün, bu konulara özellikle üzerinde olduğumuz TCG Oruç Reis Firkateyni'nde değinmemin özel bir anlamı var. Herhalde herkes, açıkça ne demek istediğimi anlamaktadır” ifadelerini buyurdular. Bu ifade; (haşa huzurdan, sözüm meclisten hatta ülkemden dışarı, temsilde hata olmaz bağlamındadır ve sakın ha maksadını aşan bir anlam yüklenmesin) bir “şikâyet” bir “acziyet” bildirimi şeklinde anlaşılmaya müsait bir ifadedir. İfadenin içeriğinin, bu sözleri anında dinleyenlerin ya da benim gibi bir haber olarak basından okuyanların anlayışına bırakılmış bir durumu var. Bu durum, yani maksadın net olarak ifade edilememiş olması, söylenmesi istenilen asıl sözü net söyleyememekten mi, yoksa sözü söyleyen makamın, muhatabı tarafından ne denmek istediğini anlayacak kabiliyette olduğunun bilmesinden mi, nedendir doğrusu ben anlayamadım. Onun için, açıklamanın tarzını bir komutan tarzı olarak algılayamadım, konuşmanın içeriğini muğlak buldum ve sesli düşünerek anlamaya çalışıyorum. Zira, “Herhalde herkes, açıkça ne demek istediğimi anlamaktadır” ifadesindeki muğlaklık nedeniyle, sakin ve sessiz yaşamını köşesinde sürdürmekte olan şahsım da muhatap alınmış gibi hissettim ve bu tehditvari durumdan hem ürperdim, hem de alındım. Zira, ya; sayın generalin ne demek istediğini anlayamadığımdan dolayı ileride bir bedel ödemek zorunda kalırsam; bu bedelin boyutlarını, şeklini, süresini, şiddetini, nerede, nasıl, ne zaman … şeklinde düşününce, cehlimin de etkisiyle çok alındım ve o zamandan beri geceleri uykularım kaçmaktadır. Tam da mevcut hitabın etkilerini atmaya ve hayata uyum sağlamaya çalışırken, aynı makamdan ve masalar da yumruklanarak “Askerini, Allah-Allah diyerek cepheye gönderen ordu, Allah’ın evini bombalatır mı? Bu vicdansızlıktır,...lanetliyorum” ifadeleriyle, muhatabı belli olmayan ikinci bir tehdit daha sudur etti.
İfadelerin muğlaklığından alındım. Bilirim ki, kahraman ordumuz ve onun şanlı kahramanları konuştuğunda açık ve net konuşur. Neyi, nerede ve ne zaman söylemek isterse, zihninden ya da kalbinden geçeni geçtiği gibi söyleyen, dinleyen herkesin de, söyleyenin zihninden ve kalbinden geçtiği gibi anlaşılmasını sağlayacak tarzda söyleyen-söyleyebilen, bunun için de ifadelerinde kullandığı kelimeleri maksadına uygun seçen, sözünde kimsenin farklı anlayabileceği ya da bazı maksatlı kişi veya kuruluşların farklı anlamasına ve farklı anlamlar yüklemesine fırsat vermeyecek, şahsım gibi yüreksizlerin de uykularını kaçırmayacak netlik, genişlik ve açıklıkta söyleyebilecek olgunlukta olduğuna inanmaktaydım. Ama, sayın general ifadelerinde netlik yerine muğlaklık ve maksadını net bir şekilde ve direkt muhatabına ifade etme yerine, halk dilinde “ortaya konuşma” şekli tercih edilmiştir.
Bu tercih, yukarıda tanımladığımız “komutan tipi” tercihinden farklıdır. Bu farklılık: a) Söyleyenin, söylediği sözden tam emin olmadığından mı, b) Yoksa komutanın dilini kısaltacak bir durumdan mı kaynaklandığı da bir ayrı merak konusudur. Sayın generalin, söylediği ve “silahlı kuvvetlere karşı yürütülmekte olan asimetrik psikolojik harekât”tan tam emin değilse, susmasının daha efdal olduğunu bilmesi, emin olduğu bir bilgiyi ya da yürütülmekte olan “asimetrik psikolojik harekât”ı ve “lanetlemekle” yetinme yerine, direkt muhatabına söyleyecek yürekliliği göstermesi beklenirdi. Zira; seçilen mekan ve konuşulan yer, rasgele bir mekan ve yer olmayıp ordumuzun ve deniz kuvvetlerimizin “komutan gemisi”dir ve bu komutan gemisi de, öyle her zaman ya da yerli yersiz konular için gelinen bir yer olmadığı gibi, “Silahlı kuvvetlere karşı yürütülmekte olan asimetrik psikolojik harekât” olduğunu söyleyen general de, otur denince oturan kalk denince de fotörünü alıp giden ve ancak kaç defa oturup-kalktığını sayan sıradan bir vatandaş değildir. Ama, sözü söyleyen tarafından muhatap net belirlen(e)mez, farkına varılan harekâta karşı önlem de zamanında ve sonuç alıcı şekilde gerçekleştiril(e)mez ise; bu defa sözü söyleyen de, söylenen söz de sıradanlaşır. Kişi boşlukta kalır ve söz de boşluğa düşer. Ben de; sözü söyleyeni önemsediğim, söylenen sözü ilgilenilmeye değer bulduğum ve sözün de boşlukta kalmasını istemediğim için, tercih edilen tarz ve durumdan alındım.
İlgililerince, şimdiye kadarki tanımlamalarda hep ordumuzun ve kahraman silahlı kuvvetlerimizin, “karada, denizde ve havada düşmanının kalbine korku salan ve onu caydıran, dostuna da güven veren bir güç olduğu” belirtildi. Ordumuzun başkumandanı Sayın Başbuğ’un, deniz kuvvetlerimizin komutan gemisinden yaptığı bu konuşmasında ve masayı yumruklamasında, yani Türkiye’nin Silahlı Kuvvetlerinin en tepe noktasındaki yetki sahibinden önem arz eden, dikkate alınması gereken bir şikâyet var. Oysa benim; özelliklerini, yukarıdaki şekilde bildiğim kahraman ordumuzun ve onun şanlı mensuplarının, kuşkulandığı hiçbir olay, kişi ve kurumdan şikâyet etmeden, acziyete düşmeden ya da acziyet göstermeden meselesini çözecek güç ve kabiliyette olduğu şeklinde bilgim var. Ama görüyorum ki, bu kurumun en tepe noktasında sorumluluk taşıyan ve kurumun temsil yetkisini uhdesinde bulunduran sayın general dahi, bu kadar yetki ve güce rağmen şikâyet etmektedir. Hem de yapılan şikâyette, kendilerine karşı “asimetrik psikolojik bir harekat” yürütülmekte olduğu, iftira atıldığı ve ithamlarda bulunulduğu belirtilmektedir. Şikayet eden kim? Türkiye’nin silahlı gücünü elinde bulunduran sayın general. Kime şikâyet ediyor? Anlayış yetersizliğimden olsa gerek, kurulan cümleden anlayamadım. Kimden ya da neden şikâyet ediyor? Şikayet edilen, müphem. Şikayet edilen niçin müphem? İyi niyetim, kavrama yetersizliğim ya da bilgi eksikliğimden dolayı iki alternatif olabilir diyorum. a) Söyleyen, henüz bu asimetrik psikolojik harekâtı yürüten ve ithamda bulunan tarafı tespit edememiş olup bir bilenden yardım almak-yardım istemek içindir, b) Bildiği halde bilmezlikten gelerek sessizce ve başkasına da çaktırmadan bir şark kurnazlığıyla muhatabını uyarmak içindir. Ancak, yapılan açıklamada, “Bugün, bu konulara özellikle üzerinde olduğumuz TCG Oruç Reis Firkateyni'nde değinmemin özel bir anlamı var” diyerek ya da masayı yumruklayarak, aslında muhatabının kim olduğunu kendisinin bildiğini, ima ile onun dikkatini çekmek ve kendine gelmesini sağlamak hedeflenmiş olabilir diye de düşünülebilmesinin umulabilmiş olabileceğini umuyorum.
Sayın General, konuşmasına özel bir anlam yükleyerek özel bir önem atfettiğine göre, “Ey muhatabım! Nerede olduğuma, kim olduğuma, geçmişime bakarak nelere kadir olduğuma …dolayısıyla kiminle dans ettiğine dikkatini çekerim” demek istiyor da olabilir. Eğer böyleyse; benim ordum ve şanlı mensupları, kendilerine söz söyletmeyeceğini, söz söyleme cesareti bulanlara karşı aslında her hal ve şartta hakkından gelecek güç ve yeteneğinin olduğunu vurgulamaktadır. Bu yöntemi, ortalığı gürültüye boğmamak ve hizmetinde olduğu vatandaşlarının huzurunu bozmamak için de seçmiş olabilir diye düşünmek istiyorum. Çünkü, vakti zamanında icra ettikleri başarılı görevlerle, söylemek istediği ya da ihsas ettirmek istediği hususları anlamakta zorlananlara veya anlamak istemeyenlere karşı, asfaltlara tank izleri açarlardı da, muhatapları derhal kol boyu mesafede hizaya girerlerdi.
Ancak, hâlâ anlayamadığım bir durum vardır. Sayın General, halkına duyduğu saygı ve halkının huzuruna gösterdiği ihtimamdan dolayı olsa gerek, ya da kimseyi incitip üzmemek, ayırımcılık yapmamak için nezaketinden dolayı gene de “Herhalde herkes, açıkça ne demek istediğimi anlamaktadır” şeklinde bir ifade buyurmuştur. Bu kadar ince düşünce, estetik anlayış ya da hassasiyet gösterilmesi, Sayın Generali ve temsil ettiği kurumu bu kadar geren ve silahlı kuvvetlere karşı asimetrik psikolojik harekat yürüttüğünü ve ithamlarda bulunanın kimin olduğunu bildiği muhatabına bu kadar müsamahalı davranış da fazla gibi geldi bana. Olur ya, bir başka gün, bir başkası da başka bir macera için şu an sergilenmiş olan müsamahadan cesaret bularak deryaya açılıp oralarda yabancı uyruklu vatandaş ya da misafirlerimizin çocuklarını havaya uçurarak şanlı ordumuzun canını sıkabilir. Bunun için, Deniz Kuvvetleri Komutanlığı'nın komutan gemisi olan Oruç Reis Firkateyni, görev yapmak zorunda kalabilir. Görev gürültülü olabilir ve hatta bugün huzurunu bozmaktan çekindiği halkın bir daha zuhurunu imkansız kılacak bir ince ayar da gerekebilir. Belki de, “sarı kız”, “ay ışığı”, “yakamoz”, “kafes harekatı” …gibi, varlığından bahsedilen ve olması muhtemel girişimler, anlaması istenenlere nezaket gereği yapılmış birer ikaz idi fakat onlar da anlayamamış olabilir. Tabii bunların hepsi birer varsayımdır. Sayın general, her ne kadar “…herkes, açıkça ne demek istediğimi anlamaktadır” dese de, kurduğu cümlenin başına belirsizlik ifade eden “Herhalde” kelimesini koymakla, bizlerin de bazı tahminler geliştirmesine bir fırsat hazırlayarak, bizim gibi kendine iş arayanlara bir meşguliyet kapısı da aralamayı hedeflemiş olabilir.
Kendi selametim ve ülkemin huzuru için sesleniyorum. Sayın generali komutan gemisinde konuşmak zorunda bırakan kendini bilmez Ey meçhul muhatap! Ayağını denk al, orduya karşı yürütmekte olduğun asimetrik psikolojik harekâtı derhal durdur ve bir daha da bu tür can sıkıcı işlere ya da harekâta yeltenme. Sayın generalin de ifade buyurduğu gibi, “hem herkes, ne denmek istendiğini açıkça anlasın ve hem sen de anla”. Aksi taktirde, müteakip zamanlarda, yürütmeye yelteneceğin bir asimetrik psikolojik harekâtta, bedeline katlanılarak bastırılırsın, tepelenirsin. Böyle bir hadsizlikte ya da densizlikte, en büyük övüncümüz ve gururumuz olan ordumuzdan önce karşında beni ve benim gibi kahraman ordusunu sokaklarda yürütmek istemeyen kitlelerin tükürüğünde boğulursun. Zira, biz o kahraman ordumuzu göz bebeğimizden de çok severiz, yoluna türap oluruz, o ocağı da bir peygamber ocağı bilir böyle söyleriz.
İlk satırlarda da belirtildiği gibi, ordumuz dünyanın önde gelen büyük ordularından biridir ve sahip olduğu gücü de, düşmanını yere serecek büyüklüktedir. Biliriz ki ordumuz, yenilmez ve bükülmez “tunçel”e sahip ve vurduğu yerde ve vurduğu zaman iş bitiricidir. Bunu dış ve iç düşmanlarımız, ülke sathında ya da serhat boylarında müteaddit defalar görmüştür. Bu nedenle, ordumuz güvencemizdir. Ordumuz, gururumuzdur. Ordumuz, onurumuzdur.
Herkes, haddini bilsin ve kendine gelsin.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Hüseyin Koç Arşivi