Rahim Er

Rahim Er

Baroya hiç yakışmadı

Baroya hiç yakışmadı

İstanbul Barosu’nun tarihi neredeyse bir buçuk asra dayanacak. Üye sayısı itibariyle Tokyo ve New York gibi dünyanın sayılı birkaç barosundan biri.
Türkiye’nin ‘70’lerdeki gerilim yıllarında yaşanan vahim hatalardan o da payını almıştı. Orhan Apaydın başkanlığındaki İstanbul Barosu Marksist ideolojinin etkisine sokuldu. Çok sonraki yıllarda Baro ancak orta yola çekilebildi. Bizim de fakülteden hocamız olan o zarif insan Prof. Dr. Selahattin Sulhi Tekinay başkanlığındaki Baroya sağduyu hakim oldu.
Çok tartışılan Baronun itidal çizgisine çekilmesi kurumun hayrınaydı.
Hep bu yolda olduğuna inanmak isterdik.
Ama bir olay hiç olmadı, bu can sıkıcı tutum, İstanbul Barosuna yakışmadı. 70’li yıllar ideolojisindeki Baro bunu yapabilirdi ama çağdaş bir baro, bu hatayı işlememeliydi.
Baro farkında mı? Yarınlara dair fikirler ve hayaller içindeki bir buçuk milyon gencin dünyaları, üç gün önceki, beş gün önceki, bir hafta önceki kadar ümit dolu, neşe dolu cıvıl cıvıl değil.
Danıştay, YÖK’ün katsayı kararını ikinci kere iptal etti.
Bu ikinci iptal İstanbul Barosu yüzünden.
Hiç de kendini alakadar etmezken YÖK tasarrufu aleyhine dava açtı, Danıştay da davayı kabul etti. Şimdi karar mağdurları sadece katsayı haksızlığıyla yolları kesilen gençler değil. YÖK başkanı her ne kadar yatıştırıcı açıklamalar yapsa da üniversite imtihanının yapılma zamanı zihinlerde şüphelere yol açmış, gençler tedirgin ve huzursuz olmuş, ders çalışma şevkleri yara almıştır.
Baronun öncelikli işi toplum vicdanını kanatan, binlerce mağduriyete yol açmış bir uygulamanın devamı yolunda taraf olmak değildi. Baro, toplumsal mutabakattan yana olmalıydı.
Baronun öncelikli mecburiyetleri var.
İşsiz avukatların derdine derman, emekli avukatlara destek olmak, ilmi çalışmalarını duyurmakta zorlanan hukukçu akademisyenlere hami, başarılı hukuk talebelerinin yüksek lisans ve doktora çalışmalarına omuz vermek, yoksul hukuk talebelerine tatmin edici burslar tanımak...
Baro yanlışlıklara düşerek rahatsızlıklara meydan vermemeliydi. En azından bazı kesimlerde darbe taraftarıymış intibaına yol açmamalı, bir avuç gencin kurduğu çiçeği burnundaki Genç Siviller Hareketi karşısında zora düşmemeliydi. Bu hareketin eylemlerine karşı bazı mensupları otel basmak gibi nahoş manzaralar sergilememeliydi.
Bunlar, elinde terazi tutanların tarafsızlıktan uzaklaşmaları yüzünden oluyor. Halbuki kurumlar yıpranmamalı. Kurumlar kimsenin mülkü değil. Yönetenler orada bir dönem iş başında olur sonra nöbeti devrederler. O dönemde tam bir hassasiyet ve dikkat gerekir.
Baro ve katsayı problemi.
Hangi ilişki var arada?
Katsayının sembolik değerle çekilmesinden Baronun ne ziyanı olabilir?..
İptal edildi ne çıkarı var?
İdeolojik katılıklardan çok çektik.
Baro, toplumun her kesimine açık olmalı. Avukatların derdiyle dertlenmeli. Doktrine esaslı eserle kazandırmalı. Dünya çapında büyük hukukçular yetiştirmenin yoluna bakmalıdır. Osmanlı devletinde güneş gurup halindeyken bile Ahmet Cevdet Paşa çapında bir dahi yetişmişti. Bugün bir Ebul Ula Mardin, Ali Fuat Başgil var mı? Selahattin Sulhi Tekinay’ın Sulhi Dönmezer’in yeri neden boş kaldı?
Katsayı.
Baro.
İptal.
Bu zafer değil.
Baro, kınanacak, yarın mahcup edecek işlerle uğraşmamalı. New York Barosuyla, Tokyo Barosuyla kemiyet cephesiyle değil, çıkartılan işlerle kıyas edilmeli.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Rahim Er Arşivi