Skandallar üst üste
Gazze’ye yönelik vahşi saldırıyı Ramallah’taki işbirlikçi Abbas yönetiminin de istediği saldırının başlatıldığı günlerde konuşulmuştu. Geçtiğimiz günlerde Müslüman Âlimler Birliği Başkanı Prof. Yusuf el-Karadavi; “eğer bu iddia doğruysa Mahmud Abbas’ın taşlanması gerekir” dedi. Abbas’ın adamlarının o zaman işgalcilerle işbirliği içinde “Hamas sonrası Gazze” için hazırlık yaptıklarına dair bilgiler medyaya yansımıştı. İşgal devleti saldırı sonrasında Hamas’ın defterini dürüp Gazze’yi yeniden Abbas’a teslim etmeyi, böylece bugün Batı Yaka’da yaptığı gibi halkın tepesine onun sopasını dikerek bölgeyi sıkı kontrol altına almayı onunla da el bebek gül bebek geçinip gitmeyi planlıyordu. Ama başaramadı ve hesaplar tutmadı.
Önemli delillere dayanmakla birlikte belki bazılarına göre bu “iddiadan” ibaret olabilir. Ama son günlerde birbiri ardından, Filistinlilerin tepelerine belki Siyonistlerin bombaları gibi düşen skandallar çok daha çirkin işleri açığa çıkardı.
Gündeme ilk oturan Abbas yönetiminin, Arap ülkelerinden ve Avrupa’dan gelen yardımları ihtiyaç sahiplerine ulaştırmayıp cebe indirdiğini açığa çıkaran yolsuzluk skandalıydı. Gerçi bu adamların yolsuzluk yaptığı ve yardımları iç ettiği Filistinliler arasında önceden de biliniyordu. Ama İslâmî medya tarafından gündeme getirilmesi sebebiyle özellikle uluslararası alanda mesele tartışma konusu olmuyordu. İşgalci Siyonistlere ait medyanın gündeme taşıması ve bazı önemli belgeleri açığa çıkarması ise bayağı yankılanmasına sebep oldu.
Ramallah’taki korsan yönetimi şiddetli bir siyasi deprem gibi sallayan asıl önemli skandal ise Abbas’ın Başkanlık Divanı Müdürü Refik el-Huseyni’nin kendisine iş talebi için gelen bir genç kıza ilişki teklifinde bulunmasının görüntülerinin İsrail Kanal 10 televizyonunda yayınlanması oldu. Bu çirkin teklifin videosu ise Fetih örgütünün kendi iç istihbaratı tarafından gizli kamerayla kaydedilmişti.
Bu hadiseyle birlikte gerçekleşen önemli gelişme Abbas’ın kadrosunun içyapısındaki çürümüşlüğün tartışmaya açılması oldu. Bu tür olayların daha önce de yaşandığına dair söylentiler vardı, ama bu kadar açık bir şekilde kamuoyunun gündemine gelmemiş, görüntüleri yayınlanmamıştı.
Fetih’in tanınmış yazarlarından ve fikir adamlarından olan aynı zamanda örgütün yayın organı niteliğindeki el-Hayatu’l-Cedide gazetesinin genel yayın yönetmenliğini yapan Hafız el-Bargusi de söz konusu skandalla birlikte önemli bir gerçeğe parmak basarak, Ramallah yönetimine bağlı istihbaratın ulusal güvenlikle uğraşmak yerine liderler için şantaj yapmak amacıyla malzeme toplamakla vakit geçirdiğini dile getirdi. İstihbaratçılar şantaj malzemeleri peşine düşüyorlar ama demek ki liderler de onlara malzeme çıkarıyor. Burunlarına koku gelmese niye bir şeylerin peşine düşsünler.
Hafız el-Bargusi bu gerçeği de itiraf etti ve Fetih liderlerinin çoğunun Refik el-Huseyni’ninkine benzer skandallara karıştığını, aradaki farkın sadece kamera olduğunu söyledi. Bana kalırsa fark kamera değil diğerlerinin videolarının henüz tozlu raflarda tutulmasıdır.
Nitekim Haziran 2007 olaylarından sonra benzer skandalların ve çirkinliklerin görüntüleri ve belgeleri Hamas’ın eline geçmişti. Hatta söz konusu olaylardan sonra işbirlikçi Abbas yönetiminin ve Dahlan çetesinin Gazze’yi terk etmesinin ardından, Hamas yetkilileri, bu kadronun çok çirkin işlerini ortaya çıkaran videoları ve belgeleri ele geçirdiklerini, hadiselerin durulmasından bir süre sonra da kamuoyuna açıklayacaklarını bildirmişlerdi. Fakat daha sonra bunların açıklanmasının Filistin’in iç sorunları açısından olumsuz sonuçlar doğurabileceği kanaatiyle vazgeçtiler.
Filistin Enformasyon Merkezi’nin yayınladığı habere göre bu gerçeği, Batı Yaka’da oturan Süheyr Halef de son olaylarla irtibatlı olarak dile getirdi ve bu tür kasetlerden yüzlercesinin Gazze’de Hamas’ın eline geçtiğini fakat bunları rakipleri aleyhine şantaj aracı olarak kullanmama kararı aldığını ve kararına sadık kaldığını söyledi.
Bütün bunlar konuşulurken şimdi de Hamas’ın askeri kanadının komutanlarından Mahmud el-Mebhuh’un Dubai’de şehit edilmesine karışan timdeki iki kişinin, biri üst düzey subay olmak üzere Abbas’ın güvenlik teşkilatından olduğunun ortaya çıkması skandalı yeni bir bomba gibi düştü.
Bütün bu skandallar, sözde arabulucu Mısır’ın Filistin iç uzlaşma metninin tartışıldığı ve sürekli Hamas’ın “anlaşmaya yanaşmamakla” suçlandığı sırada gündeme oturuyor. Ne dersiniz, bütün bu hainliklere imza atan bir kadronun Filistin davasındaki yeri ne olabilir ve acaba kabahat onlarla uzlaşamayanlarda mıdır?
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.