Katsayı bir ‘beşinci kol’ faaliyeti mi?..
Katsayı meselesi üzerine yıllardır yazıp çiziliyor, konuşuluyor. Başlangıçta bu işi başımıza bela eden kurum yani YÖK, şimdi işleri düzeltmek için çalışıyor ama işin üstesinden gelemiyor.
Danıştay, üniversiteye girişte lise mezunlarının meslek lisesi mezunlarına göre daha torpilli olması gerektiği hususunda ısrarlı.
O kadar ısrarlı ki, kararlarının tümünün kayıtlara geçtiğini ve şimdikilerin olduğu gibi bundan sonraki nesillerin de okuyacaklarını ve 'bu nasıl iş?' diye soracaklarını bile bile, eşitlik adına eşitsizlik talep edebilen kararlar almaktan bile çekinmiyor.
Katsayı formülünün icat edildiği 1988'de, önce buna karşı çıkan ve 'eşitliğe aykırı gördüğü için' iptal eden Danıştay, belki de gerekli şekilde uyarıldığı için olsa gerek, sonrasında katsayının uygulanmasına ses çıkarmamış, hatta 2002'de daha da ağırlaştırılmasından sonra yapılan müracaatları: "Bu konu YÖK'ün işidir, biz karışmayız" diyerek reddetmişti.
Malum, katsayı 1999'dan 2002 yılına kadar 0.5 ve 0.2 şeklinde uygulanmış ve arzu edileni tam olarak gerçekleştiremediği düşünüldüğü için olacak, 2002'den sonra 0.8 ve 0.3 olarak uygulanmaya başlanmıştı.
Katsayının resmi gerekçesi, meslek liselerinin teşvik edilmesi ve cazip hale getirilmesi kılıfına sığdırılmaya çalışıldı.
Meslek liselerine giden gençlerin bu okulları bitirmeleri halinde zaten bir meslek sahibi olabildikleri; oysa üniversiteye girmeleri halinde başka türlü meslek sahibi olamayan lise mezunlarının şanslarını sınırladıkları şeklinde, ilk bakışta haklı gözüken bir husus da, gerekçenin yardımcı unsurlarından.
Üniversitelerin sayı ve kontenjanlarının sınırlı olduğu malum. Ama ülke ihtiyaçlarının mevcut imkanlar muvacehesinde karşılanması gerektiği de malum.
Meslek liselerinin üniversiteye girişlerine getirilen sınırlamanın, bunlara giden öğrencilerin sayısını artırmak yerine azalttığını ve dahası bu okullara giden öğrenci kalitesinde de ciddi sıkıntılar yaşandığını biliyoruz.
Sanayi kesimi, son yıllarda çektiği ara eleman sıkıntısını dillendirme hususunda, -çeşitli mücbir sebepler nedeniyle- isteksizlik yaşıyor olsa da, eleman aranıyor ilanlarının yoğun işsizliğe rağmen artış gösteriyor olması, katsayı uygulamasının, görünen amaçlarının dışında başka bazı birşeyleri hedeflediğini ve bunu büyük ölçüde de gerçekleştirmiş olduğunu, ispatlıyor.
Katsayı, sabit ve dar gelirli kesimin çocuklarının üniversitelere girişini engellemesi yönüyle, bir sınıf meselesi gibi.
İmam-Hatiplerin üniversiteye girişini engelliyor oluşu yönüyle ise katsayının ideolojik bir mesele olduğunu varsayıyoruz; insanımızın büyük çoğunluğunun meseleye bakışı da böyle.
Ancak katsayının ülkemizin tamamını ilgilendiren bir yönü var ki, bu da akla katsayı meselesinin bir yönüyle de bir 'beşinci kol faaliyeti' olduğunu getirmektedir...
Olup bitenin hülasası şudur: Birileri, sureta haktan gözükerek, sanayimizin gelişmesini engelleyecek adımlar atmakta ve karşı çıkanları da laiklik bahanesi ile tehdit etmektedirler...
Yani İmam-Hatip bahanesiyle meslek eğitimi yok edilerek, sanayileşmenin önünde engeller oluşturulmaktadır.
Şimdi hep beraber YÖK'ün bundan sonra atacağı adımı bekliyoruz.
Tabii bundan sonrasını da, biliyorsunuz: Birileri Danıştay'a müracaat edecek ve o kurum da, vaktiyle 'YÖK'ün işidir' diye karışmadığı bu konuda tekrar karar alacak. Alınacak bu karara YÖK yine itiraz edecek ve dahi o itiraz da mutlaka reddedileceği için YÖK yeni bir karar alacak... Birileri yine Danıştay'a müracaat edecek...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.