Şimdi ne oldi?..
Hasta olduğuna çevresindekileri bir türlü ikna edemeyen Karadenizli hemşehrimin, mezar taşına 'hastayım dedim, hastayım dedim inanmadınız... Şimdi ne oldi?..' yazdırdığını biliyorsunuzdur.
Katsayı meselesini memleketin başına bela edenlere de, yıllardır: "Meslek liselerinin üniversiteye girişlerine sınırlama getirerek, bu okulları cazip hale getirmek, onlara daha çok öğrenci gelmesini sağlamak mümkün değildir. Aksine, sonunda üniversitelere giriş olmayınca bu okulların cazibesi tamamen kaybolacak ve bu okulların öğrencileri, hem sayı hem de kalite olarak azalacak" denilip durdu, inanmadılar...
Ya da zaten böyle olacağını biliyorlardı, kulak asmadılar.
Şimdi ne oldu?
Çocuklarının bir meslek sahibi olmalarını ama bu arada imkan bulurlarsa üniversitelere de gitmesini isteyen aileler, meslek okullarının üniversiteye girişlerine engeller getirilince, genel liselere yönelmeye başladılar.
Yani güya meslek okullarını cazip hale getirmek isteyenlerin bulduğu katsayı formülü, iddia edilenin aksine, lise öğrencilerinin oranının artması neticesini getirdi.
İmam-Hatiplerin önünü kesmek bahanesiyle katsayı formülünü hayata geçirmiş olanlar, bilerek ya da bilmeyerek, gelişmekte olan ülkemiz sanayiinin en önemli ihtiyacı olan ara eleman yetiştirilmesini engellemiş oldular aslında.
Ve yıllardan beri, bu yolun yol olmadığını söyleyen uzmanları dinlemedikleri gibi, sanayi kesiminden yükselecek şikayetleri de çeşitli şekillerde bastırma yolunu tercih ettiler.
26 Şubat tarihli Milliyet'te, yıllardır konuşulup tartışılan ve son günlerde YÖK'le Danıştay arasında bir tür bilek güreşine sahne olan bu mevzuu ile ilgili bir haber vardı ki, katsayının başımızı açtığı ve açacağı sıkıntıları ayan-beyan ortaya koyuyordu.
Denizli'de faaliyet gösteren bir firma, yerel basına verdiği ilanlar ve açık alanlara astığı duyurularla, eleman alacağını bildirir.
Firmanın işçi alınacak ilanına, vasıf gerekliliği sebebiyle ancak 90 kişi başvurur ve bunlardan uygun olan 10 kişi işe alınır.
Firmanın işe almayı düşündüğü eleman sayısı ise 115'dir.
Dahası da var, üç fabrikasında toplam 600 çalışanla üretimini sürdüren firmanın yöneticileri, şimdilik 115 işçi aradıklarını ve bu sayıyı yıl sonuna kadar 1000 yeni işçiye çıkarmayı düşündüklerini belirtmişler...
Üç-beş kişi için açılan kadrolara bazen yüzlerce, hatta binlerce kişinin başvurduğu Türkiye'de, 115 işçi almak için uğraşan bir firmanın aradığı elemanları bulamıyor oluşu, ilk bakışta tuhaf geliyor.
Firma, krize inat işlerini geliştirmek, üretimini artırmak istiyor ve işsizliğin çığ gibi büyüdüğü bir ortamda 1000 civarında kişiye iş sağlamayı düşünüyor.
Ama bırakın 1000 kişiyi, aradığı vasıflara uygun 10 kişiyi zor bulabiliyor...
Bu sadece sözkonusu habere konu olan Denizli'deki firma ile alakalı bir husus değil,
İşsizlik nerdeyse tavan yapmış olmasına rağmen, Özellikle üretim yapılan tesislerin bulunduğu mahallerde göze çarpan 'eleman aranıyor' ilanlarının çokluğu, bir tezat gibi.
İş arayan insan hakikaten çok ama bir yandan da eleman arayanlar da çok.
Sebep?..
İş arayanların aranan vasıflarda olmaması...
Nüfusunun genç oluşuyla dikkat çeken bir ülkede, gençlere vasıf kazandıracak eğitim konusundaki problem ne?
Problem, katsayı mucit ve uygulayıcılarının, esas olarak İmam-Hatiplerin önünü kesmeyi değil de, bu bahaneyle ülkemizdeki meslek eğitimini batırmayı düşünüyor olmaları ile ilgili olabilir mi acaba?..
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.