Şok edici bir fotoğraf ve mühim sözler...

Şok edici bir fotoğraf ve mühim sözler...

Geçen haftaki yazımda, Eminönü Halk Eğitim Müdürlüğü binasında yapılacak olan konferansı duyurmuştum. O konferans gerçekleşti. Çok da mühim şeyler söylendi.
Ankara Ü. İlahiyat Fakültesi profesörlerinden 9 dil bilen Mehmet Bayraktar’ın, not alabildiğim bazı cümlelerini aktarmak isterim:
“Dinlerarası Diyaloğu başlatan Vatikan gibi gözükse de, bunu esas isteyenler Yahudilerdir. Dinlerarası Diyalog yapması için Vatikan’a baskı da ABD’den geliyor. Dinlerarası Diyalog esas olarak 1892’de ABD’de başladı. Bu proje, ABD’deki büyük sermaye sahiplerinin finansı ile oluyor.
Onların isteği, “İnsanlık dini” diye bir şey. Bu projede, ilâhîlik ve peygamber inancı yoktur. Onlara göre Kur’an’ı peygamber yazmıştır. En büyük hedefleri Kur’an’ı ortadan kaldırmaktır. Baksanıza Peygamberimiz’i küçük düşürücü karikatürler yapıyorlar. Buna rağmen Diyalogcular Peygamberimiz’e gerekli şekilde sahip çıkmıyorlar. Halbuki onlar (Hıristiyanlar) bize “Muhammedân” diyorlar. “Muhammed’e tapanlar” demektir.
Hıristiyan kardinalleri arasında Yahudi olanlar var. Bunların hiçbiri papa olmadı ama papa seçildi, Papa Jan Pol bir Yahudi dönmesidir. Şimdiki papa da dönmedir. (Aslen Polonya yahudisi.)
Dinlerarası Diyaloğun hedefi dünyada tek inanç ve tek din olmasıdır. Adı da dünya dini. Nitekim Dinlerarası Diyalog faaliyetini yürüten Vatikan’ın kendi kayıtlarında, Dinlerarası Diyaloğun ekümeniklik (dünya hükümranlığı) ve misyonerlik olduğu yazılıdır.
Buna Türkiye’de ilk önderlik yapan Kasım Gülek ve İhsan Doğramacı’dır.
Bizdeki diyalogcular “Kur’an, ehl-i kitabın (Hıristiyan ve Yahudilerin) Müslüman olmasını istemiyor” diyorlar. Böylece ortalığı Hıristiyan misyonerlerine bırakıyorlar. Oysa Hıristiyanlar, “Allah hem birdir hem üçtür” diyorlar.”
Prof. Bayraktar, konuşması arasında insanı dehşete düşüren bir fotoğraf gösterdi. “Dinlerarası Diyalogla hedefleri işte budur. Bu, Dinlerarası Diyaloğun fotoğrafıdır” dedi.
Fotoğraf şöyle:
Üç kişi Bremen mızıkacıları gibi üst-üste... En altta sözümona bir Müslüman, onun üstünde bir Hıristiyan, en üstte de bir Yahudi...
Fotoğrafı daha açık tarif edeyim:
Beyaz elbiseli, başı takkeli bir adam seccâde üzerinde secdeye varmış. Yanıbaşında elinin yanında bir İncil. Bu kimse müslümanı temsil ediyor.
Onun üzerine birisi çıkmış, namazda oturur gibi müslümanın sırtına oturmuş. Hıristiyanların duâ halinde yaptıkları gibi, parmak uçları yukarıya doğru olarak ellerini birbirine yapıştırmış. Elinde de bir tesbih var. Bu da hıristiyanı temsil ediyor.
Üçüncü şahıs en üstte... Hıristiyanın omuzlarına basmış. Kendisi ayakta. Elinde de sözümona Kur’an var. Bu da Yahudi oluyor...
Bitmedi...
Yan taraftaki kâide üzerinde bir silah var. Silahın namlusunun ucunda Yahudilerin yedi kollu şamdanı. Duvarda ise kocaman bir haç... Bir kadın da eliyle bunları işaret ediyor.
Mehmet Bayraktar Hoca’nın söylediği gibi, Dinlerarası Diyalogun fotoğrafı ve hedefi işte bu...
Değerli okuyucular! Eğer “Ben bu fotoğrafı pek iyi anlamadım. Kendim görmek istiyorum” derseniz o da mümkün. İnternette aşağıdaki adrese girin, Dinlerarası Diyalog ile neyin hedeflendiğini kendi gözünüzle görün, bir de siz dehşete kapılın. Ama sadece görmekle kalmayın, lütfen görmeyenlere, bilmeyenlere de anlatın...
İşte adres: http://emmanuelnegro.tumblr.com/post/398347068/ stairway-to-heaven-scultura-di-eu...
“ABD’nin 1933-39 Moskova büyükelçisi, ülkesi için kaleme aldığı bir raporda ezcümle “SSCB’nin (Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği’nin) en zayıf noktası dindir. Onları bu noktadan bitirelim. Üç dini kontrol altına alalım...” diyor.
Rahmetli Erol Güngör 1978’de, “ABD, SSCB’ye karşı şimdilik İslam dünyasını kullanıyor. (Müslümanlardan tarafmış gibi davranıyor.) Eğer SSCB biterse, o zaman dünya tek bloklu olur ve ABD’nin tek düşmanı İslam olur” diyordu. Bugün bizim muhafazakârlar(!) ABD’nin istediği Ilımlı İslam’ı destekliyorlar.
1959’dan 1962’ye kadar Vatikan’da 16 toplantı yapıldı. Sonunda Dinlerarası Diyaloga karar verildi. Ancak Diyalogun bildirgesi şunu söylüyor: Kurtuluş İsa’nın ışığına bağlıdır...
Hıristiyanlığı gün ışığına çıkarmak için, dinlerini yeniden kuvvetlendirmeye çalışıyorlar. Bizim gazeteler de “Vatikan çağdaşlaşıyor” diyorlar. Yalan!..
Bu, çağdaşlaşma değil yeni bir stratejidir, küresel sisteme uyarlanmış yeni sistem misyonerliktir. Onun için Papa II. Jan Pol, “Bizim derdimiz Müslümanları Hıristiyanlaştırmak değil, bizim gibi düşünmelerini sağlamaktır” diyor.
Dikkat! Hıristiyanlara göre papalar tanrının vekilidir ve onların sözü tanrı sözüdür. Papa’nın sözüne ona göre bakmalı...
Meselâ Papa, “Müslümanlar Ermenileri öldürmüştü. Şimdi de Kürtleri öldürüyorlar” diyor, bizim basın da “Papanın dili sürçtü” diyor. Halbuki, Hıristiyanlara göre papanın sözü sürçme falan değil, ilâhîdir...
Hıristiyanlar, “Türkler Anadolu’yu fethetmekle günah işlemişlerdir” diyor ve öyle inanıyorlar.
“Allah hem birdir hem üç” demek aklın alacağı bir şey değil. Müslümanlar Hıristiyan olmaz. Onlar da biliyor bunu. Onun için hedefleri Müslümanları Hıristiyan yapmak değil, kendileri gibi düşündürtmektir. Müslümanlar, Hasan ile Hans’ı, Meryem ile Meri’yi aynı görürlerse mesele kalmayacak...
Kant, Dekart gibi mütefekkirler, “İnancımı korumak için susuyorum” diyerek üç ilah meselesinde susmuşlar. Ne yapsın? Adamın kafası almıyor.
Bunlar da Prof. Nadim Macit’in konuşmasından notlar...
Sayın Ahmet Tekin’in hatırlattığı bir âyet ve bir hadisle yazımızı bitirelim. Âyet meâli:
“Eğer onlar da (Yahudi ve Hıristiyanlar) sizin iman ettiğiniz gibi iman ederlerse, muhakkak doğru yolu bulmuş olurlar.” (Bakara, 137)
Hadis: “Benden sonra peygamber yok, sizden sonra da ümmet yok.”
Selam ve duâ ile...


Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi