Bu dinin bekçisi Allah’tır
Her zaman dile getirdiğim bir mesele var. O da sistemin okulunda dini eğitim görenlerin pek sağlam çıkmadığıdır. Bir elin beş parmağını aşmazlar. Az oldukları için de dışlanmaları kolaydır. Toplumdan refüze edilmeleri için onlara radikal denmesi kâfidir. “Radikallerdeki eğitim klasiktir. Bütün klasikler de sisteme terstir” mantığını işlerler. Karşısındakiler ise, moderndir, aydındır!
İçinde bulunduğumuz sistemin yapısı materyalisttir. Materyalizmin kaynağı da akıldır, menfaat ve çıkar üzerine kurulmuştur. İnanca ters düşer. İnancın vasıtası vahiydir. Materyalizmin vasıtası akıldır. Her şeyi akıl ile çözerler. Vahye inanmazlar, “İnandık” diyenler de aklı vahyin önüne getirerek her şeyi akıl çerçevesinde çözerler.
Modern dediğimiz bir prof’un televizyondaki söyleşisini takip ettim. İlk yarım saatlik konuşmasına şapka çıkartılır. Tam Kur’anî bir konuşma denebilir. Son yarım saatte ise, modern olmanın ötesinde, sisteme yalakalık yapmak için aklı vahyin önüne getirerek vahye yeni boyutlar getirmeye çalıştı denebilir.
Allah’ın Kur’an’ında;
- “Allah bir kimseyi fitneye düşürmek isterse sen Allah’a karşı onun lehinde hiçbir şey yapamazsın.” (Maide – 41)
Buyurduğu fitnenin temsilcisi gibidir. Aklı vahyin önüne getirmiş, hevasının azgınlığı içinde “Ben en iyi bilenlerdenim”; 1400 küsur senelik Kur’an’a en iyi yorumu kendisinin getirdiğini, “Geçmiş ulemanın düşünemediğini ben düşündüm” diyerek meydan okuduğunu gördük. Allah’ın Kur’an’ında emrettiğinin aksi bir tezle ilim adına yaptığı tahrifi, bidatı seyrettik.
Aslında kendisi ehl-i ilimdir. Hafızdır, Kur’an’ı bilir. Eksik olan tarafı, inancı Kur’an’a uydurmaya çalışması gerekirken, inanmayanlara hoş görünmek için, Kur’an’ı modernlere örnek göstermek gayretinde olmasıdır. Kur’an bu sisteme uymuyorsa ben uydururum cüretini göstermesidir.
En güzel örneği de, Kur’an’daki miras hukukuna getirdiği yorumdur. “Erkek iki pay, kadın bir pay alır” hükmüne yeni bir hüküm getirerek “Hayır, her ikisi de eşittir” fıkrasını eklemesi olmuştur.
Kendisi gibi prof. olan bir arkadaşı ikaz edince “İşte klasik yorumcu!” ifadesi de hangi fikirde ve nelerin peşinde olduğunun ifadesini gösterir. Bir başka ifadesinde de, “Kur’an’da rejim ayeti yoktur. Rejim de yoktur” demesi ile kime ve neye hizmet ettiğinin göstergesidir. Bunun bu iddialarına da Allah’ın Resulü’ne cevap verdirelim.
Allah Resulü’nün (sav):
- “Yakında gelecek ümmetimin içerisinde öyle topluluklar çıkacak ki, şu keyfi arzularına düşkünlükleri, onlarda kuduz hastalığının (vücutta) yayıldığı gibi yayılacaktır. Öyle ki, onun girmediği damar ve eklem kalmayacaktır.”
Buyurduğu kuduz hastalığı, müdahale zamanı geçince tedavisi mümkün olmaz. Tedaviyi kabul etmeyen bir hastalıktır kuduz hastalığı.
Zamanımızın ulemasını yetiştiren bu okullar hep kuduz hastalığına yakalanan hastalar gibidir. Bir tarafta; makam ve mevki, rütbe ve mansıp, diğer tarafta, inancına ne kadar fitne sokarsan o kadar taltif görürsün. Bu okulda okuyanların tabanı ise; köylü, kentli, fakir-fukara, varoşun çocukları. Kompleks içinde yetişen bu çocuklar, sistem bazında taltiflenir, rütbelenir, makam ve mevki ile ödüllendirilirse…
Böyle bir zeminin uleması ise, Peygamberin ifade ettiği kuduz hastalığına tutulmuş, dininin aleyhinde konuşması için sıra beklemektedirler. Konuşamayanlar da ‘kör olası evladı iyal’ korkusundalar. Bereket bu dinin bekçisi Allah’tır. Muhafızı O’dur. Ne kadar kudururlarsa kudursunlar, Allah her şeye kadirdir.