Şeytan
Şeytan Allah’a inanıyordu, ahirete inanıyordu. Onun derdi, “Hz. Adem’i çamurdan, beni ateşten yarattın” diyerek insanları hedef alıyor, Hz. Adem’i hedef alıyor, böbürlenip üstünlük taslıyordu. “Ben Hz. Adem’e secde etmem” diyordu. Allah’tan ceza olarak da cennetten kovuluyordu. Cinlerden ayrılıyor, meleklerden ayrılıyor, insanları düşman görüyordu. Bu hınç ve kinini dile getirmek üzere yine Allah’a yalvarıyordu:
“İnsanlar tekrar dirilinceye kadar bana mühlet ver” diyordu. Allah da bu isteğini yerine getiriyor: “Sen belirli bir zamana kadar ertelenenlerdensin.”
Allah’tan bu sözü alan İblis:
“Beni azdırdığın için yemin ederim ki, yeryüzünde kötülüklerini onlara güzel göstereceğim. Onların hepsini saptıracağım.” (Hicr - 39)
Allah’ın bunun safsatasına cevabı:
“Halis kullarım üzerine senin bir nüfuzun olamaz. Sana uyan sapıklar müstesna.” (Hicr – 42)
Buyurduğuna göre şeytana uyanlar, onun yolunda olanlar, emrinin altına giren sapıktırlar. Allah’tan uzaklaşmış, şeytanın emrine girenlerdir.
Yaşadığımız zamana bakınca bütünüyle şeytanın emrine girmiştir. Etrafımızı kuşatan laiklik, demokrasi ve cumhuriyet bir şeytan oyunudur. Allah’ın haramları helal, helalleri haram sayılmaktadır. Barlar, gazinolar ve televizyonlar Allah’ın haram kıldıklarını işlemekte, bu hayatın meşruluğunu haykırmaktadırlar. Şeytan bugün hakim, hak mahkumdur. “Müslümanım” diyenler de buna alet olmakta, “Günün şartları böyle, biz getirmedik ya” diyerek rahatlamaktadırlar. Hatta “Dünyada en iyi sistem budur” diyerek şakşakçılık yapmaktadırlar.
Şeytanın bütün hüneri insanları yoldan çıkartmak, kendi avenesini iş başına getirmektir. Bunun karşılığında şeytanın bu oyununa Allah’ın buyurduğu halis kul olma silahı ile çıkmaktadır. Allah’ın haramını haram bilme, helalini işlemektir. Başka türlü müminin kurtuluşu mümkün değildir. Düzen güçlü, şeytan güçlüdür. Hafife alınması bizi zaafa götürür. Şeytan öyle güçlü ki, peygamberleri bile zelleye zorlamıştır. Hz. Adem ile Hz. Havva kıssası buna misaldir. Şeytan Hazreti Havva’ya yanaşarak “O ağaçtan yememenizi Allah neden istedi bilir misiniz? Çünkü ondan yerseniz ebedi cennette kalacaksınız da ondan” diye beynine girdi. Cennette ebedi kalma uğruna ağaçtan yediler, dünyaya indirildiler.
Şeytan baştan bunu söylemiş, sözünü de tutmuştur. Vazifesini yapmış, yapmaktadır. Onun işi yalan dolan, desise, Hakk’ın hakimiyetinin önüne geçmektir.
İnsan bir beşerdir, hata ve noksanlıkları çoktur. O, zayıftır, ümitsizdir, şımarıktır. Kendini beğenmiş, başkalarını hor görme hastalığı vardır. Yersiz övünme, azgınlık, inkâr, nankördür. Cimridir, aç gözlüdür. Bu duyguları hakla beslersen has kul olur, şeytana teslim edersen şeytanın avenesi olursun. Allah: “Şeytanın kime indiğini size bildireyim mi? Onlar her günahkâra, müfteriye inerler.” (Şuara – 25-24)
Buyurduğu gibi, günahkâr olmayanımız yok, şerrinden emin olmak zor, her an her zeminde seni aldatmak için hazır beklemektedir. Hz. Peygamber:
“Her insanın yanında bir şeytan vardır” buyurmuşlardır. “Senin de mi ey Allah’ın elçisi?” diye sorulduğunda:
“Evet, fakat Rabbim ona karşı bana yardım etti de o bana teslim oldu.” (Müslim, Müsnet)
Bütün yaratılmışlar zıddı ile kaimdir. İyilik-kötülük, günah-sevab, hak-batıl. Bu zıdların bir ucunda insan, diğer ucunda şeytan vardır. Şeytan insanı aldatmada mahirdir. Zaafları değerlendirmede, hastalıklarımızı istismar etmede hünerlidir. Allah onun bu hünerine karşı kullarını korumakta, şeytanın hilesine karşı şefkat ve rahmetini biz insanlar için kullanarak yardım etmektedir. Tevbe kapısını açık bırakarak, yaptığından pişman olan, üzülen, kulluğunu hatırlayarak Allah’a sığınan kullarına ‘has kullarım’ demiş, şeytanın desisesi ile dengesini kaybeden kulların kendisine sığınmaları halinde affedeceğini beyan etmektedir.
Bize düşen şeytanlaşan insanlarla beraber hareket edenlere, şeytana karşı “Allah bizimledir” demek, Allah’ın has kulluğuna talib olmaktır.