Alışmak
İnsan yaşadığı ortama alışıyor. Başlangıçta hadiseleri yadırgasa da zaman geçtikçe günlük hadiseler gibi geliyor. Gün geçtikçe de hayatın parçası oluyor. Gözümüze batmıyor. Hatırlatılınca da doğru yahu (!) diyebiliyor. Bugün bunu hep görüyoruz.
Evladımız çocukken; atar, tutar, kızar köpürür. Yetişip de haram sınırına gelince yutkunmaya başlıyoruz. Zaman içinde de geçmişi unutur, geleceğe çareler arar. Sesi çıkmaz, eski inancımızın üzeri küllenir. Daha da ileri giderek, kendince tutunacak dayanaklar bulur. Evladı kız ise, okuması lazım, bugün böyle okur, yarın kapanır demeye başlar. Zaman geçtikçe de onlara imkânlar sağlar. İş bulur, devlet mekanizmasına yerleştirir. Ona da bahanesi hazırdır, Müslüman kızlar da okumalıdır. Hep dinsizlere muhtaç olacak değiliz ya (!) demeye başlar. O hayatı kabullenir, dünkü kızdıklarını unutur.
Kızı okumuştur. Evlenme çağına gelmiştir. Bir gün kızı yanına bir delikanlı alıp karşısına geçer. Baba ben bununla evleneceğim demesi ile gururlanır. Benim kızım doğruyu bilir, eşini de seçer der. Oğlanın makamını mevkisini sorar. Gelir giderine göstermelik olarak ilgilenir. Ne örfümüze uygunluğu ne de inancını sorar. O, kızının seçtiği ile iftihar eder.
İçinde yaşadığımız toplumda hep böyle olmuştur ve olagelmektedir. Toplumsal hadiselerde önde gelen çıkardır. Ya da, inançlı olduğunu söylüyorsa içinde bulunduğu sistemle beraber hareket eder. Sistemin içinde inancını yaşamaya ve yaşatmaya çalışır.
Eski bürokratlardan bir arkadaşımla sohbet ediyoruz. Bana:
- Hoca, bu memleketin dini hayatı bitmiştir. Toplum perişan olmuştur. Her okul benim öğretmenlik yaptığım özel üniversite gibi ise gençlik de gitmiş, istemediğimiz bir hayatı seçmiştir...
Kırk yıllık arkadaşımdır. Birçok şeyler de yapmaya çalışmıştır. Başörtüsü meselesinde müdürlüğü bırakmış bir arkadaşım, işin vahametini idrak eden, vahim hadiselerin çözümünü, sistemin içinde kalarak çözmek isteyen, kurtuluşun burada olduğuna inanan bir arkadaşım, morali bozuk, asabı en yüksek noktada iken kendisine:
- Ne bekliyordun arkadaşım. Pisliğin, kanalizasyonlara sığmayan akıntının önüne çıkıp kurtaracağını mı zannediyorsun? Akıntıya kapılıp boğulmadığına şükret. Bir sistem ki, ilk, orta, lise ve üniversitesinde; din yok, ahlak yok, Allah kabul edilmez, peygamber tanınmaz. Böyle bir sistemden ne beklenir? Dinsizlik dişlilerinin arasına elini koyup bu fabrikayı kurtaracağını mı zannediyordun? Bir kişi, bin kişi, bir cemaat, bin cemaat bunu durdurabilir mi? İrtidat için kurulan bu fabrikalar karşısında ne yapılabilir? İçerisinde bulunduğumuz yol yanlış yoldur. Çıkmaz sokaktır dedikçe siz yanlış ata binmeye devam ettiniz. Şahısların ferda fert çalışması ile bunun önüne geçilemez. Bu bir sistemdir, sistemin karşısına da İslami sistemle çıkılması lazımdır. Siz ne yaptınız? Müslüman geçinenler ne yaptı? Kur’an’ı savunanlara, yani din kardeşlerinize “Radikal İslamcı” diyen siz değil misiniz? Söyleyenleri gördüğünüzde yollarınızı değişmediniz mi? Bir gün olsun dinlemediniz. Bu bir sistem meselesidir. Bu sistemin karşısına da İslami sistemle çıkmalıyız denince de bıyık altından gülmediniz mi? Kur’an söyleminde olanlara aydan gelmiş muamelesi yapmadınız mı? Kur’an’la karşılık verelim dediğimizde de Kur’an’ı sizden mi öğreneceğiz diyerek dışlamadınız mı? Gelin, her grup kendi içinde serbest olsun, sistem karşısında birleşip bir yol arayalım diyenleri küçümsemediniz mi?
Sizi suçlamak, sizin gibi düşünenleri suçlamak için söylemiyorum. Belki samimi idiniz. Çıkış yolu olarak onu görüyordunuz. Bugün o yolun yanlış olduğunu, bir milletin neslinin yok olmasından sonra görmek de bir mutluluktur. Tevbeye zemininiz ve zamanınız var. Allah tevvabtır. Tevbeleri kabul edendir.
Orta okuldan üniversiteye kadarki gençleri gözleyiniz. Öküzün çakalı mesafesinde görülen kızlarımızın dışındaki gençlik içler acısıdır. Sistemin arzu ettiği irtidadı görmek mümkündür. Müslümanları bu haller üzmekte, hepimizin kahrına sebep olmaktadır. Hâlâ bunu göremeyen göz varsa, o göz İslamı süzemiyor demektir. İslamı süzemeyen gözler ise sineye yüktür. Ya da, yaşadığı ortamın havasına uymaktadır. Yaşadığı ortam da İslami değerleri unutup yaşadığı ortamın dinsizliğine düşmüş demektir.
Hal böyle olunca da İslami firaseti yok oluyor. Arkadaşım ne söylersen haklısın teslimiyetini gösterdi. Aynı kafada olanların bunu kabul etmemesi için bizleri üzmektedir. Son söz olarak söylemek istediğim inananın tek dayanağı vardır, o da Kur’an’dır. Kur’anî hayattır. Bunun dışındaki bütün hayatlar batıldır. Allah’ın kabul etmedikleridir. İnanan bu hayatın dışındakilere alışamaz ve alışmamalıdır.