Dualarımız

Dualarımız

Allah’ın bize bildirdiği din ile yaşadığımız din aynı mıdır? Kitap ve sünnetin bildirdikleri ile tatbik ettiğimiz inanç aynı mı? Allah’a açılan ellerin hedefleri aynı mı? Allah’ın:
“Size dinimi tamamladım. Adını da İslâm koydum” (Maide – 3) buyurduğu dini tam tamına görüyor muyuz?
Her nefesi, her hareketi Allah tarafından kontrol edilmiş Peygamberimizin emirlerini harfiyen tatbik ediyor muyuz?
Hazreti Muhammed’in mescidinde ihrama girmek isteyen bir Müslümana mani olunuyor. İhrama girmek isteyen:
“Bunda ne fitne ne de zarar var, ihrama girilecek yerin birkaç mil uzağındayım” demesi üzerine Zubeyr b. Bekkın:
“Hazreti Peygamberin eksik yaptığını zannetmekten daha büyük hangi fitne olabilir?
Müslümanlar, bu hassas ve itinalı yolları bıraktılar. Allah Resulü’nün emirlerine aykırılık çoğaldı, Allah ve Resulü’nün yapmadıklarını yapar oldu. “Bunu da ilave edersem daha iyi olur” düşüncesindeki sofular, softalar, bidatı ibadet sanan ahmaklar çoğaldı. Bidat ehli ile din çatışmaya girdi. Allah “Ben dinimi tamamladım” buyururken “şunu da ilave edersek daha iyi olur” denmeye başlandı. Allah ve Resulü unutuldu da, “şeyh, üstad abiden ben öyle gördüm” diyenler çoğaldı. Evin sahibi değil de misafir ev sahipliğine soyundu.
Demek istediğimiz o ki, inancın temeline dinamit koyduk. Kendi elimizle kendimizi öldürmeyi hedefledik. Bir ve birliğimiz bozuldu. Dirlik ortadan kalktı. Dinin esasını unuttuk da bidatlarla uğraşır olduk. Her bidat bir sünneti götürdüğü için de sünneti bilemez olduk.
Namaz dinin temeli, beş farzdan biridir. Namaz kılarız, sonra da cemaate döner, cemaatle beraber dua yaparız. Bu bidattır. Peygamberin tatbikatında, ashabın icraatında tabiin ve diğer Müslümanlarda bu yoktur desek bizim adımız bidatçı olmaz mı? Her söylenen söz, her tatbikat bugünün müslümanına ters değil mi? İmam âlây-ı vala ile (A’la resuluna salavat) komutuna uyacak cemaate dönecek. Hatta yanında tesbih var ise cemaate tesbih dağıtacak, müezzinin komutu ile tesbihler çekilecek, eller duaya kalkacak. İmamın ister açık ister kapalı yaptığı duaya amin denilecek. Müezzin de (El Fatiha!) komutu ile neticelendirecek.
Bu namaz şekli Allah Resulü’nün hayatında yoktur. Müslim’in rivayet ettiği bir hadis-i şerifte Hz. Aişe:
- Allah’ın Resulü Allahümme ente’s-selamü ve minkes selam. Tebarekte yaz el celali vel’ikram” diyecek kadar otururdu.
Hz. Enes (r.a.):
“Ben peygamberin arkasında namaz kıldım. O selam verdikten sonra ayağa kalkardı. Ebu Bekir’in arkasında namaz kıldım. O, selam verdikten sonra sanki bir taş üzerindeymiş gibi yerinden fırlardı.”
İbn-i Ömer de “İmam selam verdikten sonra yerinde oturması bidattır” der.
Tatbikat böyle, tatbik ettiklerimiz de böyledir. Bidat ile sünnet yer değiştirmiştir. Bugün bu bidattır, halimizi düzeltelim diyemezsin. Diyen imamın alnını karışlarım. Hem evladı iyal, hem de bidatlarla uğraşma. İnsanın aklına devenin verdiği cevap geliyor, neremiz doğru ki!?
Kâmet ise ayrı bir konu, musikinamelerin coştuğu, gönülden gönüle koştuğu bir komuta merkezi.
Şimdi bir bidat daha eklendi. Musiki ve sema yüce duyguların depreşmesini sağladığı için ibadet içine alındı. Topluluklar ve toplantılarda sema gösterimi başladı. Ne peygamberde, ne ashabta örneği görülmemiş bir rezalet, ibadet aşkı ile girişilen bidat.
Birlik ve beraberlik özelliği var diye uydurulan toplu dualar, mevlitler, musikiler, semalar, görsel ve yazılı yayında görülen ibadet şekilleri. Dualar. Ondan daha iyisini ben yaparım diyerek yarış haline gelen dualar. Allah ve Resulü’nün (haşa) aklına gelmeyip de bizim tamamladığımız dualar. Sünneti unutup bidata sığınılan dualar. Allah bu ümmeti korusun.


Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi