Ekrem Kızıltaş

Ekrem Kızıltaş

Yasama dediğin, yasa yapar!

Yasama dediğin, yasa yapar!

Yasama, Yürütme, Yargı... Kuvvetler Ayrılığı denilen sistemin üç ayağı.

Yasama, yani kanun yapma; Yürütme, yani yasama içinden bir ekibin ülkenin işlerini kanunlara göre yürütmesi; Yargı, yani insanlar arasında ya da insanlarla kurumlar arasında olup biten birtakım yanlışlıklara yasama tarafından çıkarılan kanunlar muvacehesinde müdahele edilmesi...

Yapmaya çalıştığımız şey, İdare Hukuku dersi vermek değil; üzerinde ciddi tartışmalar yapılan bir hususa dair birkaç laf etmek.

Kuvvetler ayrılığına göre oluşan bu üç erk arasında hiyerarşik bir üstünlük olmadığı, söylenir.

Aslında teorik olarak doğru olan bu söze; uygulamalada, özellikle yargı 'erk'i tarafından bambaşka bir veche kazandırıldığı gerçeği ile karşı karşıyayız.

Yargı, özellikle de yüksek yargı, kendisine hasredilen alanın dışına çıkan birtakım uygulamalara imza atmakla yetinmemekte ve yasamanın yargı kurumlarının aldığı kararların rağmına kanun yapamayacağı iddiasını da dillendirmekte herhangi bir beis görmemektedir.

Yasama gücünün, yani kanun yapma kuvvetini elinde bulunduran 'erk'in gücünü yok sayan bu durum; erkler arasında hiyerarşik bir sıralama olmadığı ya da olmayacağı şeklindeki teoriyi, doğruluk zemininden alıp başka noktalara, yani birilerinin 'Jüristokrası' (Yargıçların hakim olduğu sistem) dediği alanlara doğru kaydırma riski taşımaktadır ve yaşamakta olduğumuz da, neredeyse tam olarak budur.

Erkler arasında birinin diğerine üstünlük olmayacağı iddiası ile çıkılan yol, sıralamada sonda olan erk'in kendisinden önceki erkleri yok sayması noktasına doğru gittiği için, varılan netice, teori ile yüz seksen derece zıtlık arz etmektedir.

Yani 'Yasama ve Yürütme'nin yargıya üstünlüğü yoktur' iddiası, netice olarak 'yargı kararlarına aykırı kanun yapılamaz' halini aldığı zaman, 'Yargı 'erk'i diğer 'erk'lere nazaran hiyerarşik olarak daha öndedir',

ya da değişik bir ifadeyle söylemek gerekirse: "Erk'ler eşittir ama Yargı daha da eşittir" denilmiş olmaktadır.

Mesele biraz karmaşık gibi.

Ama tam da bu karmaşıklıktan faydalanan birileri, temel olarak ideolojik ve galiba biraz da sınıfsal bakış açılarını umuma kabul ettirmek için vargüçleriyle çalışmaktadırlar...

Bunları neden yazdığımıza gelince:

Danıştay İdari Dava Daireleri Genel Kurulu, İlköğretim 5'inci sınıfı bitiren çocukların Yaz Kur'an Kurslarına gidebilmelerine imkan veren kanun maddesinin iptali için 30 Aralık 2004'de Anayasa Mahkemesi'ne başvurmuş.

Düzenlemenin 8 Yıllık Temel Eğitim Kanunu'na ve Anayasa'ya aykırı olduğu gerekçesiyle iptal başvurusunda bulunan Danıştay, daha önce alınan kararlara atıfta bulunarak; "Yasama Organının yapacağı düzenlemelerde daha önce aynı konuda verilen yargı kararlarını etkisiz kılacak biçimde yasa çıkarmama yükümlülüğü bulunduğu açıktır" da demiş...

Danıştay'ın talebini 8 Ekim 2009'da yaptığı görüşmede reddeden Anayasa Mahkemesi'nin gerekçesi 19 Mart 2010 tarihli Resmi Gazete'de yayınlanmış.

'Kur'an Kurslarının laik eğitimi zedeleyeceği' şeklindeki Danıştay görüşüne karşı çıkılan AYM gerekçesinde, çok önemli bir başka temel husus da yer alıyor...

'Yargı kararı bulunan bir konuda yasama ve yürütmenin yeni bir düzenleme yapamayacağı' şeklindeki Danıştay görüşüne katılmayan AYM, "Yasa koyucunun, Anayasa'ya aykırı olmamak koşuluyla düzenleme yapması yetkisi içinde bulunduğundan, mahkeme kararlarına konu olmuş alanlarda da bu yetki geçerlidir" demiş...

Ne dersiniz, taşlar yerine oturmaya başlıyor mu?..

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ekrem Kızıltaş Arşivi