Tarım havzaları üretim ve destekleme modeli-2
Temenni: Kanun çıkmıştır, fakat henüz uygulamanın detayları yeni tanıtılmaya başlanmış olup ilgili yönetmelikler de hazırlanmaktadır. Yapılan her hayırlı çalışmanın bir iyi niyet ürünü olduğuna hiç şüphe yoktur. Bu bağlamda, biz de, ülke hayrına olan her hayırlı çalışmaya destek verme ve en kısa zamanda başarıya ulaşması konusunda iyi niyetli tavrımızı bu çalışma için de muhafaza etmekteyiz. Ancak, birçok hayırlı niyet de, beklenen olumlu adımın atılmaması nedeniyle tatlı bir temenni olarak kalmaktadır. Umalım, bu çalışma onlardan birisi olmasın.
Tespit: Cumhuriyetin kuruluşundan günümüze kadar hiçbir dönemde, bir hükümet programı olarak ve ülke genelinde planlanmış tarımsal hiçbir üretim uygulaması yapılmamıştır. Dolayısıyla, tarım üreticisi önünü görememektedir. Her şeye rağmen yetiştirilen ürüne pazar bulmak da ayrı bir sorundur. Bu nedenle, üreticiler, üretim azlığından dolayı yüksek fiyat bulan ürüne ikinci yıl kitle halinde teveccüh gösterdiğinden ikinci yıl o ürün üretim fazlalığından dolayı düşük fiyat bulurken, az üretilmiş başka bir ürün yüksek değer bulmaktadır. Bu defa, müteakip yıl bu üründe bir yığılma olmaktadır. Böylece, yıllara göre farklı bir bitkide olmak üzere fakat hemen her yıl fazla üretilen ürüne ait pazar bulma bir sorun olmaya devam etmekte, fazla yetiştirilen ürün değer fiyatını bulamamakta, üreticisi de mağdur olmaktadır. Ayrıca, sürdürülebilir planlı bir üretim programı olmadığından, özellikle ilaç sanayinin ihtiyaç duyduğu bitkisel ilaç hammaddesinin kahır ekseriyeti (%70-80) ithal yolu ile karşılanmaktadır. Oysa, bu bitkilerin tamamına yakını yerel ekolojilerimizde yetiştirilebilecek bitkilerdir ve katma değerleri de oldukça yüksektir. Havza bazlı destekleme modelinde bu bitkilerin desteklenmesi programa alınmamıştır.
Gelişmeler: Tarımdaki üretim plansızlığının sıkıntıları, 2009 yılında yürütme erkinin dikkatini çekmiş ve gündemine de almıştır. Konu ile ilgili olarak, aynı yıl içerisinde “Veteriner Hizmetleri”, “Bitki Sağlığı”, “Gıda ve Yem” kanun tasarıları, “Hayvan Nakli ve Hayvan Refahında AB Standartlarının Uygulanması”, “Ulusal Gıda Güvenliği” kanun tasarıları ile “Ulusal Biyogüvenliğin Korunması” bağlamında “bilimsel bir elekten geçtikten sonra” da genetiği değiştirilmiş (GDO) ürünlerin üretimine ait izinle ilgili çalışmalar, en son olarak da “Tarımsal Havza Bazlı Destekleme Modeli”ne ait çıkarılan kanun memnuniyet verici gelişmeler olarak algılanmıştır. Daha evvelki bir yazımızda, “Tarımsal Havza Bazlı Destekleme Modeli”nin olumlu olumsuz yanlarını tartışmış ve bazı çekincelerimizi belirtmiştik.
Çekincelerimiz: a)Havzalara ait desteklenmesi öngörülen bitkilerin belirlenmesinde kullanılacak kriterlerin belirsizliği, b) Havza ekolojisi ile bitki ilişkisinin belirsizliği, c) Havza bazlı destekleme modelinin, teşvik yasaları ile uyumluluğunun belirsizliği, d) Modelin uygulanmasının ülke ekonomisine, istihdam yapısına katkısı ve havzasal gelişmişlik düzeylerine ait hedef belirsizliği, e) Kırsaldaki ucuz işgücü olarak değerlendirilen kadın ve çocuk işgücünün modelde açıklanmamış olması, f) Kapsam dışı ürünlerin akıbetinin belirsizliği, g) Havza için önerilen bitkilerin üretici tarafından benimsenmez ise nasıl bir önlem alınacağının belirsizliği, h) Ürün değişim sürecinde ortaya çıkacak üretici kayıplarının telafi edilip edilmeyeceği, telafi edilecek ise kimin tarafından ve ne şekilde ya da hangi takvimle telafi edileceğinin belirsizliği, j) Havzadaki desteklenmeyen ürün üreticilerinin, üretimden vazgeçmesi ile ortaya çıkacak sosyal maliyetin, desteklenen ürün artışı ile karşılanıp karşılanamayacağının belirsizliği, k) Yeni ürünleri işleyecek sanayinin kurulup kurulmayacağı, kurulacak ise bu sanayilere uygulanacak teşviklerin şeklindeki belirsizlik, l) Yeni ürün için gerekli olan tohumluk, gübre, mücadele ilacı, alet-ekipman vd. gereksinimler için teşvik planlamasının olup olmadığına ait açıklık getirilmemiş olmasıdır.
Kanun ve zaafları: Bakanlar Kurulunun 23.08.2009 tarih ve 27297 sayısı Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren 2009/15173 sayılı karardaki Madde 1’de belirtilen “tarımsal üretimin kendi ekolojisine uygun alanlarda yoğunlaşması, desteklenmesi, örgütlenmesi, ihtisaslaşması, entegre bir şekilde yürütülmesi ve tarım envanterinin hazırlanması amacıyla” “ülkemizde 30 ayrı tarım havzası tespit edilmiştir. Belirlenen tarım havzaları; tarımsal faaliyetler için, bir veya birkaç il sınırı veya bölge sınırları içinde olduğu halde aynı ekolojik özelliklere sahip fakat birbirinin devamı niteliğindeki tarım alanlarından oluşmakta” şeklindeki tanım dahi doğru değildir. Çünkü, aynı havza içerisinde çok değişik iklim ve toprak özelliklerinin olması yanında, havzalarda iklim ve toprak mütecanisliği bulunmamaktadır. Ayrıca, bu havzaların belirlenmesinde çok sayıda veri bulunduğu doğru ise de, kullanılan verilerin çokluğundan daha da önemlisi, verilerin güvenirliliğidir. Ne var ki, kullanılan verilerin güvenirliliği tartışmaya açıktır.
Tanıtım çalışmaları: Son aylarda, Tarım Bakanlığı, havza bazlı destekleme modelinin tanıtım faaliyetini başlatmış olup bu çalışmalarla üretici ve konunun her tür paydaşının bilgilendirilmesi amaçlanmıştır. Daha evvel de belirttiğimiz gibi, başlatılmış olan bu çalışmanın bütün paydaşlarının da katılımıyla, amaçlandığı hedefe en kısa zamanda ulaşması temennisinde bulunmaktayız. Ancak, temenniler ne kadar iyi ve güzel de olsa, gene de önemli olan gerçekleştirilen eylemlerdir. O nedenle, daha önceki yazımızda belirttiğimiz kaygıları giderici bir uygulamanın olmayacağını, ilgililerin bu tanıtım toplantılarındaki açıklamalarından anlamaktayız. Zira, bahse konu 30 havzada yetiştirilmesi halinde desteklenmesi öngörülen bitkiler, sınırlı sayıdaki temel besin maddelerine ait bitkiler olup: Arpa, buğday, yulaf, çavdar, çeltik, mısır, kanola-kolza, aspir, ayçiçeği, soya, yağlık zeytin, pamuk, mercimek, nohut, kuru fasulye ve çaydır. Dolayısıyla, bazı konulardaki mevcut kaygılarımız derinleşmekte ve bazı yeni kaygılarımız da oluşmuş bulunmaktadır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.