Hz. Peygamber s.a.v. efendimizi ziyaret etmenin lüzum ve önemi 10
"Ey Peygamber! Selam, ALLAH Teâlâ'nın rahmeti ve bereketleri senin üzerine olsun, sana selam olsun ey Efendim ya Resülellah, sana selam olsun ya Habibellah!" diye selâm verir ve duâ eder ve tefekkkür eder ki: Ravzadayım! Rüya değil, Hayal değil, hülya değil. Bizzat kendisi huzurda ve selam veriyor. Onunla-bununla selam göndermiyor. Ne büyük nimet! Şairin şu samimi dilekleri ne kadar güzeldir:
"Ey bâd-ı saba, uğrarsa yolun semt-i Haremeyne,
Selâmımı arz eyle Resûlüs-sekaleyne" (Bu mısraların sadeleştirilmiş şekli şöyledir: "Ey gün doğusundan esen rüzgar! Mekke-i Mükerreme ve Medine-i Münevvere tarafına yolun düşerse, insanların ve cinlerin Peygamberi Hz. Muhammed Mustafa (S.A.V.) efendimize selamımı arzeyle.")
Hz. Peygamber (S.A.V.) efendimizin huzurunda yapılan duaları ALLAH Teâlâ'nın geri çevirmeyeceğini düşünerek ihlas ve samimiyetle içinden geldiği gibi dua eder. Arzu eden "Ya Rabbi! Ben Senin Rızan İçin Dua Yapmak İstiyorum." İsimli kitabımızda yer alan "Hz. Peygamber (S.A.V.) efendimizin Kabrini Ziyaret Ederken Okunabilecek Selâm ve Dua"yı okur.
Kendisi Hz. Peygamber (S.A.V.) efendimize selam verdikten sonra başkaları tarafından Resûlullah (S.A.V.) efendimize gönderilmiş, emanet edilmiş selamlar varsa, emanete riayet vacib olduğundan onları da:
"Esselâmü aleyke yâ Resûlellah min fülân. Yesteşfiu bike ilâ rabbike, fe'şfa' lehû ve licemiil-müslimin.
Yâ Resûlellah! fülan kimsenin de selamı var. ALLAH Teâlâ katında senden şefaat diliyor. Ona ve bütün Müslümanlara şefaat eyle. . ." diyerek tebliğ eder.
Resûlullah (S.A.V.) efendimize hayatında nasıl hürmet, saygı ve tazim göstermek gerekli ise, vefatından sonra da aynı şekilde O'na hürmet, tazim ve saygılı davranmak gerekir. Bu itibarla Resûlullah (S.A.V.) efendimiz ziyaret edilirken, O'nun mescidinde ve kabr-i şerifinin yanında yüksek sesle konuşulmaz, başkalarına rahatsızlık verilmez. Hürmeti bozan, edebe aykırı davranışlarda bulunulmaz. Ziyaret süresince Resûlullah (S.A.V.) efendimizin sağ olup hücre-i saadetinde istirahat etmekte olduğu düşüncesi ile hareket edilmelidir. Unutmamak gerekir ki, o makam, ALLAH Teâlâ'nın bazı sahabîleri:
"Ey îman edenler! Seslerinizi peygamberin sesinden yüksek çıkarmayın. Ona sözle birbirinize bağırdığınız gibi bağırmayın ki siz farkına varmadan amelleriniz boşa gidiverir." (Hucûrât sûresi:2) diye uyardığı makamdır. Şair Nâbî, bu hususu ne güzel ifade ediyor:
"Sakın terk-i edepten, Kûy-i Mahbûb-ı Hüda'dır bu,
Nazargâh-ı İlâhîdir, Makam-ı Mustafa'dır bu.
Edebe aykırı davranıştan sakın! Burası, Cenab-ı Hakk'ın sevgili kulunun bulunduğu yerdir. ALLAH Teâlâ'nın rahmet nazarı ile baktığı, Hz. Mustafa (S.A.V.) efendimizin makamıdır bu yer."
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.