Ve “insan kaynaklarına” da el konuldu
Akıllı, vefalı, kontrolü ve yönlendirilmesi mümkün, hem tekli hem çoklu sistemlere uyumlu, güven telkin edildiğinde kendini aşarak bir üst segmente çıkabilen, kendi aleyhine olan durumlar karşısında arıza vermek bir tarafa kaderci bir kabulleniş sergileyebilen, çoğaltılması ve iş gücü haline gelene kadar büyütülmesi konusunda işverene sıfır maliyet sağlayan, ölüsü bile hurda makinelerden daha fazla para eden, midesinden yakıt dinamosu, bağırsak gazından enerji üretilen tek ve biricik organizma… İşte insan ırkının küresel kapitalizm tarafından yeniden keşfi.
Klasik emperyalizmin üçüncü dünyayı sömürmesi, en basit ifadeyle “Batılı sermaye gücünün o ülkelerin kaynaklarına el koyması” anlamına geliyordu. El konulan kaynaklar; mesela elmas, petrol, çeşitli madenler, verimli tarım arazileri, akarsular vs.
Klasik emperyalist dönemde belki de en değersiz olan şey ise insandı. Bu yüzden tarihin gördüğü en vahşi manzaralar hep bu dönemde ortaya çıktı. Mesela Hintli dokumacıların sağ kollarını keserek, İngiliz tekstili için Hindistan pazarını elverişli hale getiren İngiliz ordusu açısından insan yığınları, mitralyöz ateşi önünde kaçışan böcek sürülerinden başka bir şey değildi.
Ama günümüzde küresel kapitalizm için insan, en değerli madenlerden daha “stratejik bir ürün” konumuna geldi. Düşünün bir kere; Nike firması için insan, Güney Asla ülkelerinde kurduğu fabrikalarda günlüğü 1 dolara çalıştırdığı, en ucuz enerji girdisinden daha ucuz, sosyal hakları olmadığından, bozulan pahalı bir makinenin onarımından daha zahmetsiz bir şey. Yine Amerikalı dev bilişim firmaları için Hindistan’da kurulacak bir silikon vadisinde Hintli mühendislerin geliştirdiği bilgisayar programları, o mühendisler için ayda sadece 60 dolarlık bir maaş ederken, şirketler için ise milyar dolarlık paket programlar anlamına geliyor.
Esnek çalışma sistemi, özelleştirmeler, bireyi ormanda “kırmızı başlıklı kız” haline getirmeye çalışan liberal vaadler… Bu vaadler sonucu ruhu olimpos dağına zincirlenecek olan insan, küresel kapitalizmin kendisinden istediği son fedekârlığı da yapmaya elverişli hale getiriliyor.
Yakın zamanlarda Venezüella’da yaşanmıştı; yıllardır ülkenin kanını emen Amerikalı dev petrol şirketlerinin tekelini kırıp, petrolde devletleştirme politikalarını yaşama geçiren Başkan Chavez’e karşı, petrol işçilerinin düzenlediği kanlı gösteriler, küresel kapitalizmin “insana yaptığı yatırım”ın karşılığını almaya başladığını göstermişti. Yine eski demir perde ülkelerindeki kadife devrimler, Soros vakıflarının gönüllüleri, çevre çöpçüleri ve gezegenin küçük insanlarının küresel kapitalizmin büyük şefleri için yaptıkları elbette ki unutulmazdı.
Emperyalizm artık “insan kaynaklarına” el koyuyor. Böylece eskiden büyük ordular besleyerek zapt ekmek zorunda kalınan geniş toprakları, şimdi bizzat o toprakların küçük insanları bekleyecek. [email protected]
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.