Mustafa Çelik

Mustafa Çelik

Dünyanın aklı Kur’an’dır

Dünyanın aklı Kur’an’dır

Kur’an sadece ülkemize, sadece İslâm coğrafyasına değil, bütün dünyaya gelmiştir. Kur’an herkese akıl verir. Kur’an-ı Kerim ile ilgi ve irtibatı kesmek, Kur’an-ı Kerim’i yürürlükten kaldırmak, doğrudan doğruya dünyayı akılsız kılıp karanlıkta bırakmaktır. Kur’an’a uymayan bir kanunu çıkarmak veya uygulamak, insanlığı karanlıkta bırakmaktır. Kur’an’a ters kanunlar, dünya insanlığına sıkılmış kurşunlardır!
Bir mü’minin Kur’an’dan ayrı düşünülmesi imkânsızdır. Bir mü’minin Kur’an’dan ayrı kalması Rabbi ile olan iletişimini kaybetmesi anlamına gelir. Kur’an-ı Kerim’in devre dışı bırakılması demek; insanın kendi var oluş sebebini iptal etmek anlamına gelir ki, bu insan için muhaldir. İnsanın Rabbi ile olan hukukunu bitirmeye kalkışması, akıl dışı bir davranışdır. Bu nedenle diyoruz ki, karanlıkta kalan akıl, Kur’an’sız kalmış akıldır. Karanlığa saplanmış dünya, Kur’an’ı yürürlükten kaldırmış olan dünyadır. Şayet denilse ki; neden böylesine gaddar ve hilekâr bir dünya ile baş başa kaldık? Neden öğrenciler birbirini vurup öldürüyor? Neden okula giden çocuklar kayboluyor da bir daha evine dönemiyor? Neden gasp, hırsızlık ve kapkaç olayları bitmek tükenmek bilmiyor? Neden nikâhlar dikiş tutmuyor? Neden ar ve haya duygularıyla bezenemiyoruz? Müstehcenlik, teşhircilik, çıplaklık, hayasızlık, edepsizlik başını almış gidiyor, neden? Neden anarşi ve terör can almaya, can yakmaya devam ediyor? Neden bu kaos ortamına çare bulunamıyor? Cevaben deriz ki; dünya aklını kaybetti.
Mücahid ulemadan Said Nursî (Rh.a.) der ki: “Hz. Muhammed’in (s.a.v) nuru kâinatın ruhu, Kur’an da dünyanın aklıdır. Eğer Hz. Peygamber’in nuru kâinattan çıksa kâinat vefat edecek, Kur’an dünyadan çıksa dünya aklını kaybedecek, akılsız kalan başını bir gezegene çarpacak, kıyameti koparacak.” (Said Nursî, Said, Sözler (10. Söz), s. 110)
Said Nursî (Rh.a.)’in bu tesbiti, Kur’an’ın ruhuna uygun bir tesbittir. Peygamberimizin nuru olan Kur’an’ı Cenab-ı Hak “ruh” olarak adlandırıyor ve “İşte biz böylece sana da emrimizden bir ruh vahyettik. Yoksa sen kitap nedir, iman nedir bilmiyordun. Fakat biz onu bir nur kıldık. Onunla kullarımızdan dilediğimizi doğru yola iletiyoruz. Şüphesiz ki sen de insanları doğru bir yola götürüyorsun.” (Şura Sûresi/52) buyuruyor. Aslında ruh vahyedilmez, ruh üflenir. “Ben Adem’e ruhumdan üfledim.” (Hicr Sûresi/29; Sad Sûresi/72) ayet-i celilesinde olduğu gibi. Cenab-ı Hak ruh vahyettik, dediğine göre, demek istiyor ki: Size öyle bir kitap gönderdim ki o kitap sizin ve kâinatınızın ruhudur, canıdır, sizin ve dünyanızın aklıdır. Çünkü o her şeyi iyi bilen ve iyi düşünen Allah’tan gelmiştir. Kur’an’ı dinleyen ve emirlerine uyan dirilir, akıllıca iş görmüş olur. Ruh cesetten ayrılınca insan nasıl ölüyorsa, Peygamberimizin nuru olan Kur’an kâinattan çekilince kâinat vefat eder. Akıl baştan çıkınca insan nasıl deli oluyorsa; Kur’an hayatımızdan ve dünyadan çıkınca sosyal hayatımız ve dünyamız deli olur. İşte yukarda saydığım çılgınlıklarımızın, çıldırmalarımızın sebebi bu: Ruh cesetten ayrıldı, akıl baştan gitti.
Genelde dünyada, özelde İslâm coğrafyasında görülen ihtilallerin, işgallerin, intiharların sebebi budur. Büyük devletlerin zalim, küçük devletlerin mazlum olmasının sebebi budur. Helal yoldan iş, aş, eş bulamamaktan kaynaklanan aldatmaların, hıyanetlerin, cinayetlerin, hırsızlık ve kapkaç olaylarının, ar ve hayâ duygularından, güzel ahlâktan mahrum kalışımızın sebebi budur. Müstehcenliğin, teşhirciliğin sebebi budur. Kadınların dövülmesinin, kadınlara sövülmesinin, taciz ve tecavüze uğramalarının sebebi budur. Irkçı ve bölücü akımların gemi azıya almasının, okullarda kız uğruna kavgaların ve cinayetlerin, içki ve uyuşturucu müptelalığının sebebi budur. Aklımızı kaybettik. Aklımız Kur’an’dı, ruhumuz Hz. Muhammed (s.a.v) idi. Bugün içine düştüğümüz kaosun, şehirlerimizdeki anarşi ve terörün sebebi bunların yokluğudur. Kur’an ve Hz. Muhammed (sav)’in olmadığı yerde insanlık da olmaz, huzur ve saadet de olmaz. Üsve-i hasenemiz /örnek ve önderimiz Hz. Muhammed (sav) buyuruyor:
“Kalbinde Kur’an’dan bir şey bulunmayan kimse harap ev gibidir ” (Tirmizî, Fedâilü’l-Kur’ân, 18; Dârimî, Fedâilü’l-Kur’ân, 1)
Kur’an’ın olmadığı, hükümlerinin geçerli sayılmadığı bir dünyada irâdenin kolu-kanadı kırık, his âlemi kaos üstüne kaos; beşerî duygular bir bataklık; muhakemeler tutarsız, mantıkaaldatan bir hokkabaz, ilim de bir ukalâlıktır. Bu karanlık dünyada insânî değerleri aramaksa beyhûdedir, abestir ve bir aldanmışlıktır. Altını çizerek diyoruz ki; mekteplerinde Kur’an öğretilmeyen, mahkemelerinde Kur’an uygulanmayan, meclislerinde Kur’an’a başvurulmayan bir ülkede akıl emniyetini kaybetmiş demektir. Böyle bir ülke deliler ülkesi olmaktan kurtulamaz. Kur’an-ı Kerim’i kul kaynaklı kanunlar hesabına hayatın taşrasında tutmaya çalışanlar, kendilerini ve ülkelerini tımarhaneye mahkûm edenlerdir. Kur’an’sız gönül harabeden, ülke ise tımarhaneden farksızdır.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Mustafa Çelik Arşivi