İslâm hilafetsiz, Müslümanlar halifesiz olmaz/2
Hilafet denilince bizim hafızamızda Hukuku’l Fukara’yı korumak ve kollamak için zekâtlarını vermeyen zenginlere karşı savaşan Hz. Ebu Bekir (r.a.) gelir.
Hilafet denilince bizim hafızamıza çocuklarını uyutmak için tencerede taş kaynatan yaşlı kadına ve çocuklarına ulaştırmak için Beytü’l Mal’dan alınmış erzak çuvalını sırtlamış olan Halife Ömer gelir.
Hilafet denilince hafızamıza Müslümanların medinesine/şehrine dışarıdan gelmiş olan misafir kervanı sabaha kadar bekleyen ve sütten yeni kesilmiş çocuğun ağlama sesine dayanmayıp sabahleyin sütten kesilmiş bütün çocukları Beytü’l Mal’den maaşa bağlayan Halife Ömer gelir.
Hilafet denilince bizim hafızamıza Mısır Valisi Amr b. As (r.a.) tarafından zorla evi yıktırılıp yerine cami yaptırılan Yahudi’nin şikâyetini dinlettikten sonra derhal camiyi yıktırıp Yahudi’nin evini yeniden yaptırıp kendisine teslim eden Halife Ömer gelir.
Hilafet denilince bizim aklımıza emanü emniyet gelir. Hilafet denilince hafızamızda sokaklarında geceleri Halife Ömer’in dolaştığı, halkın ise güven içerisinde kaygısız bir şekilde uyuduğu bir Medine, bir Daru’l İslâm resmi canlanır.
Hilafet denilince bizim aklımıza can ve mal emniyeti, din ve nesli ve bir de akıl emniyeti gelir. Hilafet denilince bizim gözlerimizin önünde, kapıları açık camiler, kilitsiz dükkânlar, korkusuz vicdanlar, haksızlığa uğrama endişesi olmayan insanlar canlanır!
Hilafet denilince, halife denilince gözlerimizin önünde halkına efendi olanlar değil, halkına hizmetçi olan idareciler gelir. Hilafet denilince bizim gözlerimizin önünde, kumandanların yere düşen kırbaçlarını kimseden istemeyip atlarından inerek kendilerinin aldığı bir resim gelir dayanır!
Hilafet denilince hafızamızda din emniyeti, mabed emniyeti canlanır. Hilafet denilince bizim gözlerimizin önüne, camilerle birlikte kiliselerin, havraların aynı kare içerisinde bulunduğu resimler gelir!
Hilafet denilince, Halife denilince bizim muhayyilemizde Fatih, İstanbul kapılarına geldiği zaman, “Bizans’ta kardinal şapkası görmektense Osmanlı sarığını görmeyi tercih ederiz” diyen Hıristiyanların kavlü kararları canlanır.
Hilafet denilince hafızamıza “şeriatin/hukukun kestiği parmak acımaz” diyenlerin söz sahibi olduğu ülke gelir.
Hilafet denilince, Halife denilince bizim hafızamıza zekât verecek fakir bulamayan Ömer b. Abdülaziz gelir.
Halifeli günler, adaletli günlerdir. Halifeli günler şeriatın, hürriyetin, adaletin birbirlerinden ayrılmadıkları günlerdir. Ama ne yazık ki bizi ve insanlığı bu hilafetten mahrum bırakanlar, bugün Hilafet denildiğinde kesenler, asanlar, kadınları, kızları kaçıranlar, köyleri ateşe verenlerin egemen olduğu yönetim biçimi olarak hatırlanmasını istiyorlar. Masum insanları imha etmek, evlerini yıkıp mallarını talan etmek, bizzat Hilafet sistemine ihanet etmektir. Hilafetin gündeme gelmesinden hoşlanmamak da Allah’ın dinine ihanette bulunmaktır.
İnsanoğlu yeryüzünde Allah’ın halifesi olarak yaratılmıştır. Kişinin hilafet sisteminden hoşlanmaması, insanlığını kaybetmesindendir.
Hilafet, bir ferdin, bir ırkın, bir meşrebin ve mezhebin meselesi değildir. Hilafet, bir bütün olarak İslâm ümmetinin meselesidir. Hilafeti bir ferdle, bir ırkla, bir meşreb ve mezheble mukayyed kılmaya çalışanlar, Hilafet davasına ihanet edenlerdir.
Hilafet, bütün zaman ve mekânlarda İslâm’ın merkezi birliğini temsil eder. İslâm’ın merkezi birliğini temsil eden hilafetin kaldırılması, Müslümanların yanlışlara yenik düşmesidir. İslâm coğrafyasını işgal ve istilâ eden müstevli harbi ve mürtedler, yalnız hilafetin kaldırılması ile merkezi bütünlüğün yok edilmesini kâfi görmediler. Bir de çarpık bir coğrafi yapılanış ile İslâm ülkelerinin birbirine karşı sürekli cidal içinde bulunmasını da öngördüler. Bugün İslâm coğrafyasında Müslüman ırklar arasında akan her damla kandan Hilafeti kaldıranlar sorumludur. Hilafetsiz ve Halifesiz kalmış Müslümanlar birbirlerinin kanlarını akıtmaktan geri durmazlar. İslâm topraklarında akan kanların durması, durdurulması için din, can, mal, akıl ve nesil emniyetlerinin yegâne garantisi olan Hilafet sistemine dönmekten başka çare yoktur.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.