“İstemezük!..”
Anayasa değişikliği girişimi ile ilgili tartışmalar sürüp dururken, ülkemizdeki bir kesimin 'istemezük' diye bağırmaya ne kadar meyyal olduğunu da anlamış olduk.
İşin garibi bu kesim, her daim yenilikten, değişiklikten ve böylelikle gelişmeden yana oldukları iddiasında bulunan, dolayısıyla 'çağdaş' ve dahi 'ilerici' olduklarını iddia eden insanlardan oluşuyor ağırlıklı olarak.
Ve yaşadıklarımız, bu kesimin aslında ne kadar 'gerici' ve 'muhafazakar (tutucu)' olduğunu açık seçik ortaya koyuyor.
Kavramlar etrafındaki tartışmanın ne kadar önemli olduğu da böylelikle ortaya çıkıyor. Öyle ya; sağcı-solcu, ilerici-gerici, muhafazakar-liberal... gibi karşıtlıklar, son yaşananlar sebebiyle yeniden değerlendirilmesi gereken tanımlar olarak karşımıza çıkıyor.
Anayasa'nın bazı maddelerinde değişiklik öngören teklif, statüko yandaşlarının iyice keyfini kaçırmış durumda.
'Yapmayın', 'yapamazsınız', 'yapmamalısınız', 'yapmazsanız daha iyi olur' ve benzerlerinden başka söyleyebilecek sözleri de kalmamış anlaşılan.
'Şunu şöyle yapacağınıza böyle yapın' ya da 'şu konudaki değişiklik hiç değilse şöyle olsun' gibisinden bir şey bile söyleyemiyorlar.
Anayasa Mahkemesi'nin 11 kişiyle devam etmesini, mümkünse mevcut kişilerin ömür boyu görevlerini sürdürmesini ve bu arada kendilerinin yapılmasını düşündükleri türden kararlar almaya devam etmesini hayal ediyorlar belli ki.
Bunun dışında bir ufukları yok.
Yani: 'Üye sayısı 19 olacağına 21 olsun' ya da 'tamam o kadar olsun ama üyeler şöyle seçilsin, görev süreleri şu kadar olsun'... gibisinden bir teklif bir söz... Yok!..
HSYK'nın üye sayısının artırılması ve üyeler arasında mesela savcıları ve değişik derecelerden hakimleri temsil edecek kişilerin de olması fikri, canlarını fena sıkıyor. Aralarında savcı bile olmayan 5 kişilik kurulun, bakan ve müsteşardan da arındırılıp, ilanihaye devam etmesi ve tabii hep arzu edildiği gibi kararlar alması hayalini kuruyorlar.
Halka hiç değilse seçim dönemlerinde hesap verecek konumda olanların bu kurulda işi olmadığını düşünüyorlar.
Alıştıkları ve memnun oldukları bir durum var ve bu durumun değişmesi ihtimali ödlerini patlatıyor.
Mevcut durumun işlerine geldiği anlaşılıyor. Dahası mevcut durumun değişmesi durumunda, işlerine gelebilecek yeni bir hal tasavvur edemiyor olmalılar ki, herhangi bir karşı teklifleri dahi yok...
Ve bu çok çağdaş, çok ilerici ve dahi aşırı demokrat zevat, değişiklikle ilgili tartışma sürecini 'istemezük' nidalarıyla geçirip, teklifin TBMM'de ya da referandumla halk tarafından oylanıp kabul edilmesi durumunda AYM'nin nasıl olsa iptal edeceği rüyalarını görüyorlar.
Bunun için de, aba altından sopa göstermeyi kesinlikle ihmal etmiyorlar.
Eses mesele, bürokrasinin belli kademelerini elinde bulunduran bu kabil zevatın, 'Hakimiyet Kayıtsız Şartsız Milletindir' düsturuna inanmıyor oluşunda.
Onlara göre bu düstur bu haliyle eksik, tamamlamasını da şöyle yapıyorlar: 'Ancak Milletin bu hakimiyetini biz onlar adına ve tabii onlara rağmen kullanırız'.
Milletin cahil olduğuna, eğitilmesi gerektiğine, yönetimin milletin kesinlikle karıştırılmaması gereken çok önemli bir iş olduğuna ve bunun mutlaka kendileri tarafından yapılması gerektiğine... kesin olarak inanmış bu kesim; statükolarını sarsabilecek yönde yaşanan gelişmelerin kötü bir rüya, hatta kabus olduğunu ve kısa bir süre sonra uyanacaklarını düşünüyorlar muhtemelen.
İlgili zevat, ne yaptıklarını ve buna karşı ne gibi adımlar atılabileceğini bu sefer iyi hesaplamışlardır, inşaallah!..
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.