Suriye Zindanlarında Bakın Neler Olmuş
Suriye zindanlarının çağın çok gerilerinde olduğunu daha önce işitmiştim. Özellikle siyasi bir suçtan dolayı alınmışsanız eğer, ailenize ne nerede olduğunuz hakkında, ne de kaç yıl kalacağınız hakkında hiçbir bilgi verilmez. Aradan yıllar geçer, haber alamazsınız. Bari öldüyse öldü haberi gelsin dersiniz ama o haber de gelmez…
Suriye Müslümanları sindirilmiş durumda… İki yıl kadar önce Suriye’nin Halep ilinde bir Suriyeli aileye misafir olmuştum. Ev sahibinin büyük oğluyla şehri gezerken Ölen Suriye devlet başkanı hafız Esad ile oğlu -bugünkü Suriye devlet başkanı- Beşir Esad’ın Yan yana konmuş resmini işaret edip; ‘Hangisi daha zalim?’ dedim.
Bu sorum üzerine çevreye şöyle bir bakıp bana dönerek ‘sus!’ İşareti yaptı. Bu sorum korkutmuştu kendisini… Oysaki etrafımızda sesimizi işitecek kimsecikler yoktu. İşte böyle korkutulmuş Suriyeli Müslümanlar. İşte o Suriye’nin zindanlarından gelen bir haberi sizinle paylaşmak istiyorum.
‘ Allah ile olan dostluk, birliktelik, varlığının şah damarından daha yakın olduğunun ıspatı, onun izni olamadan bir yaprağın dahi dalından kopup düşmediği ve yine onun izni olmadan herhangi bir dişinin gebe kalamayacağına iman edilmesinin gözler önüne serilmesi, canlı ve cansız olan her bir hücrenin Allah’ın kontrolü altında olduğuna imanın ıspatı, Allah’ın dilemesiyle açılmayacak kapının ve aşılmayacak zorluğun olmaması… Hepsini birazdan anlatacağım kıssada görmeniz mümkün inşaallah…
Kıssamızı biranlık kendinizi o hücredeymişsiniz gibi hissederek okuyun inşaallah…
Suriye zindanlarında yabancı bir mücahid… Perşembe gününden başlıyor Cuma namazı hazırlığına… Ki hücresinden dışarı çıkması imkânsız gibi bir şey… Cuma sabahı duş alıyor.(su ya da teyemmümle… Bu kısmı hatırlamıyorum.) Peygamberimiz (s.a)’ın okuduğu Cuma günü zikirlerini okuyup Cuma namazını camide kılmak için hücre kapısına kadar geliyor… Sağ eli kapı kolunda ve zincirli kapı açılmıyor doğal olarak…
Kapıyı işaret ederek:
‘Ya Rabbi! Cuma namazına gideceğim fakat kapı ve zincir, engel… Sen şahit ol ki bir farzı yerine getirmek istiyorum… Fakat bu kapı açılmıyor… ‘
Bu sözleri Arap bir mücahidden işittim… SubhanAllah! Dedim… Ben olsaydım yerimden bile kımıldamazdım… Beni hayretlere boğan anlatımlarına devam ederek;
Cihada niyetlenenler hazırlık yapar mealinden hareketle hücresinde spor yaparmış… Ve yine gün gelir cihada çıkmak için hücresinin kapısına kadar gelir, sağ eli yine kapı koluna gider… Fakat nafile… Kapı yine açılmaz olur… Yine,’ Şahid ol ya Rab!’ der… ‘ Cihada çıkacağım. Fakat tek engel kapının zincirli olması.!’
Allah-u ekber! Allah-u ekber! Allah-u ekber!
Bu nasıl bir iman ya rab! Ki Allah’ın kalpten geçen her şeyi bilmesine rağmen, hücrede kalmanın birçok ibadete engel olacağına ve sorumlu olunmayacağını bilmesine rağmen yine de ıspat etmeye çalışmak! Allah-u Ekber!!!
İmrenilecek bir iman… Ne diyeyim. Allah’tan böyle bir iman istemekten başka bir şey aklıma gelmiyor şimdilik… Bu satırları yazarken inanın imanımdan utandım…
Ey bize iman dersi veren büyük mücahid!
Ey iman kokun hücre dışına yayılan büyük mücahid! Seni tanımamamıza ve görmememize rağmen rabbim kalbimize büyük bir sevgi verdi sana karşı…
Ya rabbi sen Şahid ol ki o kulunu senin rızan için çok seviyoruz… Ya rabbi sen o kuluna şehadet bizlere de öyle bir imandan sonra kefensiz gömülmeyi nasip et! (âmin)
***
Hücredeki o mücaid kardeşimiz Allah dilerse açılmayacak kapının olmadığını çok iyi biliyor. Kapının kilitli olmasını bahane ederek tembel tembel oturmuyor. Başa gelen her musibet nasıl Allah’ın izniyle oluyorsa o musibetin ortadan kalkması da aynı şekilde Allah’ın izniyledir.
İşte o mücaid kardeşimiz bunun farkında olduğu için her an cihada çıkacakmış gibi hazır bir vaziyette bekliyor. Böyle bir inanç şekli ihsan kapısını aralar diye düşünüyorum.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.