Çözümü İslâm'da aramak
Gündemimizde birçok konu var. Dokuz gün süren bir seyahatten yeni döndüm ve size bu seyahatten bazı notlar aktarmayı faydalı görüyorum. Ayrıca bu süreç içinde meydana gelen bazı gelişmeleri atlamamamız gerekiyor. Ama oldukça önemli bir hadiseyle, bir değerli ilim adamının vefatı hadisesiyle söze başlamak istiyorum.
Değerli ilim adamımız, muhterem insan Prof. Dr. Sabahattin Zaim hocaya pek çokları gibi bizim de vefa borcumuz var. Bu borcumuzu en başta ardından dua ederek, kendisine Yüce Allah’tan rahmet ve mağfiret dileyerek yerine getirmemiz gerekiyor. İkinci olarak da bize tahsis edilen köşeyi, en azından bir gün onun hakkında bildiklerimizi aktarmak, kendisi için hüsni şehadetimizi yerine getirmek için değerlendirmek suretiyle.
Muhterem Prof. Sabahattin Zaim ders hocalarımızdan olmamakla birlikte kendisinden istifade ettiğimiz, ilminin yanı sıra örnek şahsiyetinden yararlandığımız bir ilim önderiydi. Son olarak kendisiyle Konya Sivil Toplum Kuruluşları Platformu’nun düzenlediği geleneksel Ufuk Turu programı münasebetiyle Alanya’da bir arada bulunmuştuk. Bu program birçok değerli insanla görüşme imkânının yanı sıra özellikle Sabahattin Zaim gibi bir değerli ilim önderiyle üç gün boyunca aynı ortamda bulunma ve sıkça görüşme fırsatı verdiği için benim açımdan çok faydalı olmuştu. Bu süre içinde kendisinin hem program çerçevesindeki konuşmalarını hem de özel sohbetlerini dinleme, ilminden yararlanma imkânı bulduk. Programda bizim Filistin’deki son gelişmeler hakkında yaptığımız bir konuşmayı hemen önümüze oturarak itinayla dinlemesi de bize güç ve cesaret kazandırmıştı.
Muhterem üstadın vefatı sonrasında hakkında birçok şey yazıldı. Tahmin ediyorum daha birçok yazı yazılacaktır. Çünkü gerçekten kendisinden söz edilmeye lâyık, istisnaî vasıflara sahip değerli bir ilim adamıydı. Ama ben burada onun özel bir yönü, önemsenmesi ve bilhassa örnek alınması gereken bir ilmî vasfı üzerinde durmak istiyorum.
Muhterem üstat çözümü İslâm’da arayan bir insandı. Tabii ki çözümü İslâm’da aramak, bilimsel gelişmelere, Yüce Allah’ın insana lütfettiği en büyük nimetlerden olan aklın ürünlerine ve yeniliklere kapalı olmak anlamına gelmez. İslâm’ın yine ferdin ve toplumun maslahatını gözeten birtakım prensipleri, kırmızıçizgileri vardır. İşte bu prensiplere bağlı kalarak ve kırmızıçizgileri aşmadan gelişmeleri hayata geçirmenin arayışı içinde olmaktır, çözümü İslâm’da aramak.
Bunu biraz daha anlaşılır hale getirmek için temsili anlamda yol örneği üzerinde durabiliriz. Ulaşmak istediğiniz bir hedef varsa, o hedefe ulaşmada kullanacağınız yol da olacaktır. Birden fazla alternatif yollar da olabilir. Ama o yolların risklerini bilenler bu risklerden korunmanız için önünüze bazı işaretler koymuşlardır. Yapmanız gereken işte bu işaretlere dikkat ederek ilerlemenizdir. Bu işaretler sizin son derece gelişmiş, modern bir araç kullanmanızı engellemez. Yolda istediğiniz kadar ilerlemenize de engel teşkil etmez. Yeter ki önünüz açık olsun. Ama “bu işaretler bizi ilgilendirmez” veya “bu işaretler eskiye göre düzenlenmiş, biz ise yeni ve modern bir çağın insanlarıyız” diyemezsiniz. Eğer o işaretler yaşadığınız dönem için de geçerli olacak şekilde düzenlenmişse. İçlerinden bazılarında şartlara ve zamanlara göre rötuşlar yapılmasına izin verilmiş olabilir. O işi de yine yolun risklerini bilenler yapmalıdır. Üzerinde değişiklik yapılmasına izin verilmemiş olanların ise aynen korunması zorunludur.
İslâm, tüm insanlığa gönderilmiş ve tüm çağları kapsayacak şekilde düzenlenmiş bir hayat nizamıdır. Eğer o nizamı hayata geçirmede bazı sorunlarımız varsa onlar bizim anlama ve uygulama ile ilgili sorunlarımızdır. İslâm’ın gösterdiği yolda da kırmızıçizgiler, sarı çizgiler; girilmez ya da geri dönülmez işaretleri, zorunlu istikameti gösteren oklar ve buna benzer işaretler vardır. O yolda ilerlerken belli periyotlarla yapmanız istenen uygulamalar size bildirilmiştir. Bunlara dikkat ettiğinizde aklın ve bilimin ürettiklerinden yararlanmanıza, yenileşmenize, gelişmeleri hayatınıza aktarmanıza engel hiçbir şey yoktur.
Muhterem Sabahattin Zaim hoca da bu çerçevede çözümü İslâm’da arayan bir insandı. Ondan “benim hocamdı” diye söz edenlerin kendisinin bu vasfını da önemsemeleri ve örnek almaları gerekir. Arkasında gerçekten güzel bir miras bırakıp gitti. Para ve maddi servet mirası bir yerde tükenir. Ama ilmî miras tükenmeyen, kullanıldıkça artan bir mirastır. Yüce Allah’tan muhterem hocamıza rahmet ve mağfiret diliyorum. Allah mekânını cennet eylesin.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.