Taslaktaki eksikler
Mükemmeli ararken iyiden olmayalım demiştik ama Anayasa taslağındaki bazı eksikleri hatırlatmakta da yarar var. Türkiye iki günde bir Anayasa değiştiremez. Mevcut taslağın sebep olduğu gürültü, bu işleri bir defada ve toptan halletmek gerektiğini gösteriyor.
Yapacağınız değişiklik birkaç ay veya yıl sonra sizi yeni değişiklikler yapmaya mecbur etmemeli. Tıkanıklıkları aşalım derken yeni tıkanıklıklara sebep olunmamalı.
Bugün değişimin önündeki en büyük engel yargı bürokrasisinden geliyor.
Anayasa değiştirmenin Anayasaya aykırı ilan edildiği başka bir ülke ve Yargı bürokrasisi yok. Onun için taslağın ana eksenini de tabiatıyla Yargı reformu oluşturuyor. Ama hükümet öyle ürkek bir taslak hazırlamış ki tepkileri azaltmak için neredeyse bir on yıl daha Anayasa mahkemesinin bu şekilde devam etmesine göz yummuş. Taslakta Anayasa mahkemesinin üye sayısı 17 ye çıkarılıyor. Her üyenin görev süresi 12 yıl ile sınırlandırılırken, mevcut üyelerin 65 yaşına kadar devam edecek görev süreleriyle ilgili herhangi bir indirim yapılmamış. Taslak kanunlaşırsa mahkemenin yedek üyeleri asil üye olacağından mahkemeye sadece 2 yeni üye atanabilecek. İki üye ile de mahkemenin bugünkü kompozisyonunun değişmesi mümkün değil. AYM'nin yapısıyla ilgili ikinci büyük eksiklik ise meclisin sadece 2 üye seçmesi, bunları da direk seçememesidir. Bir üyeyi Sayıştay’ın, bir Üyeyi Baro başkanlarının göstereceği 3 aday içinden seçmesi bir anlamda meclisin iradesinin en aza indirilmesidir. Halbuki bir çok Avrupa ülkesinde Anayasa mahkemesi üyelerinin en az üç de biri meclis tarafından seçiliyor. Taslak genel kurulda tartışılırken hem tüm üyelerin görev sürelerini içine alacak bir düzenleme yapılmalı, hem de meclise en az 5 üyeyi direk seçme imkanı verilmelidir. Aynı hata HSYK üyelerinin seçiminde de yapılmış, meclis tamamen devre dışı bırakılmıştır. CHP ve paralel kuruluşlarının şirretinden korkarak yapılan bu düzenleme daha işin başından itibaren CHP'ye mağlup olmak demektir. Doğru olan üyelerin yine en az dörtte birini meclisin seçmesidir. Bunun için birinci sınıf hakimler için ayrılan 7 üyelik kontenjan ile Cumhurbaşkanına ayrılan kontenjandan indirim yapılarak en az 5-6 üyenin meclis tarafından seçilmesi sağlanmalıdır.
Yakın geçmişte Yargı reformunu acil hale getiren olaylardan biri, AYM'nin Anayasa’nın amir hükmüne rağmen Anayasa değişikliklerini esastan incelemesi, değiştirilemeyen(değiştirilmesi teklif dahi edilemeyen)ilk üç madde ile irtibatlandırmasıdır. Taslakta bu tür keyfiliklere son verecek herhangi bir tedbirin alınmamış olması bir eksikliktir. Mahkemelerin yerindelik denetimi yapamayacağı taslağa konulmuş,idarenin takdir yetkisini sınırlayacak, kendini idarenin yerine koyacak tasarrufları için herhangi bir düzenleme ön görülmemiştir.
Taslakla ilgili daha bir çok şey söylenebilir. Aksi yöndeki iddialara rağmen Anayasa değişikliği ertelenemez bir ihtiyaç halini almıştır. Toplum Yargı’nın ne kadar siyasallaştığını, kimi kararlarında nasıl hükümetleri domine ederek çalışamaz hale getirdiğini görmüştür. Her meseleyi dönderip dolaştırıp Atatürkçülük ve Cumhuriyetle irtibatlandırmak bıkkınlık vermiştir. Atatürk’ü statükonun, darbeciliğin, halkı aşağılamanın aracı haline getirmek Atatürk düşmanlığının ta kendisidir.Kaldı ki bir milletin hayatı, istikbali herhangi bir tarihi şahsiyetin düşüncelerine hapsedilemez. Bu Atatürkçülerle, karşıtlarının bir mücadelesi değil, statükocularla, darbecilerle, halkı adam yerine koymayanlarla, kendilerine göre bir yargı isteyenlerle, demokrasi, eşitlik, adalet ve değişim isteyenlerin mücadelesidir. İsteseler de istemeseler de dünya değişiyor ve değişime ayak uyduramayanlar er geç kaybedecektir.