Mehmet Talu

Mehmet Talu

Haccın farziyeti 2

Haccın farziyeti 2

Hani bir zamanlar İbrahim, İsmail ile beraber Beytullah'ın temellerini yükseltiyor ve şöyle dua ediyorlardı: Ey Rabbimiz! Bizden bunu kabul buyur; şüphesiz Sen her şeyi hakkıyla işitensin, her şeyi hakkıyla bilensin.

Ey Rabbimiz! Bizi sana boyun eğenlerden kıl, neslimizden de sana itaat eden bir ümmet çıkar, bize menâsikimizi öğret, tevbemizi kabul et! Çünkü tevbeleri çokça kabul eden, çok merhametli olan ancak Sensin.

Ey Rabbimiz! Onlara, içlerinden senin âyetlerini kendilerine okuyacak, onlara kitap ve hikmeti öğretecek, onları şirkten iyice temizleyecek bir peygamber gönder. Çünkü üstün gelen, her şeyi yerli yerince yapan yalnız sensin." (Bakara sûresi:125-129, Bak. Hac sûresi:26)

Sonra ALLAH Teâlâ, Hz. İbrahim (A.S.)'a, yaya olarak veya bineklerle gelip Kâbe'yi tavaf etmeleri, kurbanlarını keserek tevhidi yeniden tesis etmeleri, günahlarından arınıp takvaya ulaşmaları için insanları hacca davet etmesini emretmişti. (Bak. Hac sûresi:27-37)

Bu ilahi emirler doğrultusunda Hz.İbrahim (A.S.) hacda yapılacak fiil ve davranışları ortaya koyarak Kâbe'nin her yıl ziyaret edilmesini sağlamış ve oğlu Hz.İsmail (A.S.)'i orada bırakıp Filistin'e dönmüştü. O tarihten itibaren gelen peygamberler ve ümmetleri de hac uygulamasını sürdürmüşlerdi.

Son peygamber Hz. Muhammed (S.A.V.) Efendimizin peygamber olarak gönderildiği döneme kadar hac ibadeti devam etmiş, Araplar arasında yaygın olmuş, ancak daha sonraları Kâbe yönetimini ele geçiren Huzaa kabilesine mensup bazı Yemenli bedevîlerin, beş asırlık hakimiyetleri döneminde putperestlik ortaya çıkmaya başladı. Böylece Hz.İbrahim (A.S.)'in tebliğ ettiği şekilde yapılmakta olan hac ibadetine şirk, bir takım putperest gelenekler karışmaya başladı. Nitekim İslâm'ın doğuşu sırasında Kâbe'yi tavaf, umre, Arafat ve Müzdelife'de vakfe, kurban kesme gibi hususlar devam ettirilmekte, hac putperest gelenekleriyle birlikte sürmekteydi. Şu âyet-i kerimede müşriklerin bu durumlarına işaret edilmektedir:

"Onların Beyt-i şerif, Kâbe huzurundaki duaları da ıslık çalmaktan, el çırpmaktan başka bir şey değildir..." (Enfâl sûresi:35)

Rivayet edildiğine göre, müşriklerin bazı erkek ve kadınları Beytullah'ı çıplak olarak tavâf ediyorlardı. Tavâf esnasında parmaklarını birbirine kenetleyip ağızlarına götürerek ıslık çalıyorlar, bir taraftan da ellerini çırpıyorlardı. Bu da iddialarına göre onların duası idi.

İşte İslâm, Mekke-i Mükerreme'nin fethinden sonra, Hz.Âdem (A.S.)'den beri varolan, Hz.İbrahim (A.S.) tarafından tebliğ edilip müesseseleşen hac ibadetinde bulunmayan şirk unsurları, zaman içinde uğradığı tahrifatı, Kâbe'nin içinde ve etrafında bulunan putlarla birlikte temizle-miş, onu aslî esaslarına kavuşturmuş ve artık değişmez kurallar halinde yeniden organize etmiş, hac ibadetini tevhit inancına uygun hale getirmiş, gerek hac ile ilgili inen âyet-i kerimeler, gerekse Veda Haccı'nda Hz. Peygamber (S.A.V.) Efendimizin uygulamaları hacca son şeklini vermiştir.

Haccın farz olması: Kitap yani Kur'ân-ı Kerim, Sünnet ve İcma-ı Ümmet ile sabittir. Cenab-ı Hak şöyle buyuruyor:

"Ona bir yol bulabilenlerin, gücü yetenlerin Beyti hac ve ziyaret etmesi ALLAH Teâlâ'nın insanlar üzerinde bir hakkıdır. Kim inkâr ederse bilmelidir ki, ALLAH Teâlâ bütün âlemlerden müstağnîdir, kimsenin ibadetine ihtiyacı yoktur." (Âl-i İmrân sûresi:97)

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Mehmet Talu Arşivi