Paradokslar…
“Anayasa paketi” tartışmaları, Başbakan Erdoğan’ın son Amerika temaslarının paradoksların âdeta üzerini örttü.
Erdoğan’ın başbaşa görüşme sonrası “soykırım” kelimesini kullanmayacağını inandığını” duyurduğu Obama’nın “24 Nisan’da neyi söyleyeceğini merak etmediğini” ve “Mevlâ görelim neyler…” mısraıyla geçiştirmesi, “anlamlı” bulundu.
Nitekim peşinden Beyaz Saray’dan yapılan açıklamada, “45 dakikalık çok samimî görüşme”de Obama’nın Erdoğan’ı Ermenistan’ın Karabağ işgaline hiçbir atıfta bulunmayan “Ermeni protokolleri’nin onaylanması için ‘teşvik’ ettiği” belirtildi. Böylece Ankara’nın “Karabağ konusu”nu gündem dışı bırakmasını telkin ettiği resmen açığa çıktı.
Ancak Obama’nın Erdoğan’a telkinleri bununla kalmadı. Amerikan Dışişleri Bakanı Clinton’la Dışişleri Bakanı Davutoğlu’nun Kafkasya ve Ortadoğu ile ilgili “ortak çalışmaları sürdürdüğü”; ABD’nin Türkiye’yi İran’ın “nükleer programı” konusunda yaptırımlara “ikna” etmeye çalıştığı resmen belirtildi.
Başbakan, Türkiye’nin İran’la yüzyıllara dayalı inanç birliğini, dostluk ve komşuluğunu hatırlatıp “İran’a yaptırıma destek vermeyeceğiz” diyor. Diplomatik çözüm “yaptırımsız plân” öneriyor.
Ancak İsrail’in dayatmalarıyla İran’a ekonomik ve askerî yaptırımları temel politikasının başına koyan Obama yönetiminin, “İran’a karşı yeni yaptırımlarda Türkiye’nin desteğine inandığı” haberleri Amerikan ve Batı medyasında peşpeşe çıkıyor. Clinton’nun, “Davutoğlu ile her gün çalışıyoruz ve ilerleme kaydediyoruz” ifâdesi, bunun göstergesi…
TÜRKİYE “SİSTEM”İN İÇİNDE…
Bu meyanda her fırsatta İran’a karşı İsrail’i gündeme getiren Başbakan yerden göğe kadar haklı.
Defalarca Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu’nun denetiminden temiz çıkan ve sırf barışçıl amaçlı nükleer enerji üretimine çalışan İran’a “yaptırım”a kalkışan ABD ve Batılı savaş ve işgal ortaklarının dikkatinin İsrail’in nükleer silâhlarına çekilmesi, isâbetli bir tesbit.
ABD ve işgalci müttefiklerinin, Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu’na üye olan ve nükleer silâhlarının yayılmasının önlenmesini öngören NPT’yi tanımayan İsrail’i bütün dünyanın gözü önünde “muâf” tutmalarına karşılık sürekli İran’ı ileri sürmeleri, yaman bir çelişki. İsrail’in yüzlerce nükleer silâh başlıklı füzesini görmezden gelip, İran’ın salt “nükleer enerji edinme hakkı”nı “tehdit unsuru” sayma propagandaları, tam bir çifte standart…
Ne var ki bu çelişkiyi nazara veren Erdoğan ve hükûmeti de bir başka açıdan aynı tenâkuza düşüyor. Zira ABD ve ortaklarının İran ve İsrail ikileminde ikiyüzlü politikalarını deşifre eden Erdoğan, Irak’ta ve Afganistan’da aynı sistem içinde yer alıyor.
İsrail’in Gazze saldırısında fosfor bombalarıyla acımasızca çoğu çocuk, kadın ve yaşlı binbeşyüz mâsum insanı katledip beşbinini yaralamasını kınayan Erdoğan, işgal yüzünden Irak’ta gün aşırı yine çoğu çocuk, kadın ve yaşlı onlarca-yüzlerce sivilin bombalarla, saldırılarla öldürülmesini tek kelimeyle kınamıyor.
Keza Kerkük’ün statüsünün tahribi ve terör örgütünün himâyesi gibi Türkiye’nin “kırmızı çizgileri”nin çiğnenmesine, askerinin başına çuval geçirilmesine sessiz kalıyor.
Yine yedi yıldır süregelen ABD’nin Irak işgalinde iki milyon Irak’lı öldürüldü. Afganistan’da yüzbinlerce Afgan katledildi. Müslüman komşu İran’a “ekonomik ambargo” ve “yaptırımlar”a karşı çıkan Başbakan ve siyasî iktidarı, ne garip ki Türkiye ile ortak inanç, kültür ve tarihî bağları bulunan Müslüman komşu Irak’ta ve Afganistan’da sürdürülen sistemli soykırıma ve katliâma karşı kayıtsız. Hiçbir tepki vermiyor.
İNCİRLİK’TEKİ AMERİKAN
NÜKLEER VARLIĞI!
Bu arada milyonlarca sivilin evlerinden edilip perişan edilmesini, ülkelerin resmen çökertilmesini “mesele” etmiyor. Dahası AKP hükûmeti, çıkardığı “destek hamûlesi”yle mâlûm “tezkere”ye izin vermeyen Meclis’i by pass ederek Irak’ta Amerikan işgaline destek veriyor. Başta İncirlik Üssü olmak üzere havaalanlarını ve limanlarını işgalcilerin her türlü lojistik desteğine, silâh, mühimmat ve savaş malzemesinin nakil ve dağıtımına açmış.
Millî Savunma Bakanı, bundan dört yıl önce, İncirlik’ten havalanan Amerikan savaş uçaklarının Irak üzerine 3995 sorti yaptığını ve “tezkere”nin açığını telâfi ettiklerini ikrar etmişti. Sorti sayısı iki katına çıkmış. İncirlik’ten kalkan Amerikan savaş uçakları, Irak şehir ve köyleri üzerine düzenlediği sortilerde Iraklı çocukları, sivilleri katletmeye devam ediyor.
İşin ilginç yanı, bu dönemde İsrail’in nükleer silâhlarını dile getiren Ankara, İncirlik’teki Amerikan nükleer varlığını sözkonusu etmiyor, gözardı ediyor.
Neticede Afganistan’da cepheye sürülen Türk askeri Amerikan hegemonya ve çıkarlarını koruyor. Daha ABD’den “resmî talep” gelmeden AKP hükûmeti Afganistan’da conilere kalkan edilen Mehmetçiğin sayısını iki katına çıkarıyor.
AKP’li Dışişleri Bakanları, Türkiye’nin bölgede ABD ile aynı “vizyonu” paylaştığını, Irak ve Afganistan dahil bölgede çıkarlarının ve politikalarının tam bir uyum içinde olduğunu yüksünmeden belirtiyorlar.
Türkiye, Müslüman komşu Irak’ta ve İstiklâl Savaşına destek veren Afganistan’da işgalcilerin yanında, Amerikan küresel emperyal savaşının ortağı oluyor…
Ankara’nın İsrail’e karşı İran, Irak, Afganistan paradoksu devam ediyor…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.