Ekrem Kızıltaş

Ekrem Kızıltaş

Fincancı katırlarını ürkütmek!..

Fincancı katırlarını ürkütmek!..

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı’nın AKP ile ilgili kapatma iddianamesi, hayatın bundan sonra da, şu bizim kurtla kuzu hikayesinde olduğu gibi yürüyeceğinin, ya da yürütülmeye çalışılacağının en açık delili.

Yani biz faniler, sözlerimizin ve eylemlerimizin hangi durumlarda laikliğe uygun olup, hangi durumlarda uygun olmadığı hususunda, hiçbir zaman bilgi sahibi olamayacağız, anlaşılan.

Ne yaparsanız yapın, ne konuşursanız konuşun; bütün yapıp ettiklerinizin, aleyhinizde delil olarak kullanılıp kullanılmayacağı hususundan emin olma şansınız yoktur.

Bütün mesele ‘fincancı katırlarını ürkütüp ürkütmediğiniz’le bağlantılıdır, anlaşıldığı kadarıyla.

Ve ne yaparsanız fincancı katırlarını ürkütmüş olacağınız; ne yaparsanız ürkütmemiş olacağınızla alakalı bilgi sahibi olma şansınız da, yok gibi bir şeydir.

Sözgelimi Anayasa ve kanunlarda yasak olmayıp, aksine serbest olan başörtüsü ile alakalı sözlerinizin hemen tamamı, aleyhinize delil olarak kullanılabilir.

Ne söylediğiniz ve ne kastettiğiniz hiç ama hiç önemli değildir. Tehlikeli kelime başörtüsüdür ve bu kelimeyi zikretmişseniz, hele dindar olduğunuza dair bazı emareler de varsa, ‘laikliğe karşı davranışlarda bulunduğunuz’ kanaati kesin olarak oluşur.

Ya da boş bulunup, öSS ve katsayı adaletsizliğinden bahsettiniz ve bu arada İmam-Hatip okulu adını zikrettiniz!.. Büyük hata.

Detaylar anlamsızdır ve mevcut hukuk kuralları içerisinde bir eşitsizliği gidermek sadedinde sarfettiğinizi zannettiğiniz sözler bile, laikliğe aykırı davranış olarak damgalanmaktan kurtulamayacaktır.

Bundan sonrası ise, tamamen zamanlama ile alakalı bir şeydir.

Aleyhinizde delil olarak kullanılabilecek şeyler, bir yerlerde biriktirilmekte ve raftan indirileceği günü beklemektedir.

Meşhur anektodu hepiniz bilirsiniz:

Türkiye’nin sonrasında demokrasiye geçtiği rivayet edilen 14 Mayıs 1950 seçimlerinin propaganda günlerinde, Konya’da yapılacak CHP mitingi öncesi İsmet İnönü’den, konuşma yaparken, biraz da dinden diyanetten bahsetmesi istenir.

Merhum İsmet İnönü, ısrarlara dayanamaz ve ‘peki’ der.

Mitingde her zamanki konuşmalarından birisini yapan İnönü, partililerin ‘hani söz vermiştiniz, dinden bahsedecektiniz’ sözlerine şöyle cevap verir:

“Veda ederken Allahaısmarladık dedim ya!..”

Demokrat Partililerin dine ve diyanete, yani halka daha yakın olması dolayısıyla, onların argümanlarını ellerinden alabilmek gayretinde olduğu anlaşılan CHP’lilerin arzularını karşılamak için, İnönü’nün söyleyebileceği en cesur söz ‘Allahaısmarladık’ olabilmiştir.

Bu, varlığını günümüzde de devam ettiren bir kesimin, din ve dinle alakalı hususlara bakış açısını yansıtan, ilginç bir olaydır.

Yargıtay Başsavcısı’nın hazırladığı iddianamede, bir partiyi kapatabilmek için delil olarak sunulan hususlar; bir yönüyle akıl durduracak kadar tuhaftır.

Ama bir başka bakış açısıyla, yani hâlâ 1940’lı yıllarda yaşayanlar içinse, son derece de normal bir durum sözkonusudur.

Türkiye, zihin ve bakış açılarını bir noktada dondurmuş, ondan ötesine kafası basmayan ve basmayacak olan bir zihniyetin, sınır tanımaz egemenlik girişimlerine maruzdur.

İhtimal, bu zihniyet; doğru olanın, kendi yaptığı ve yapacağı şeyler olduğunu zannetmekte ve buna karşı çıkan kahir ekseriyetin affedilmez bir yanlış yaptığı kanaatinden de, bir milim bile taviz vermemektedir.

Her nasıl olacaksa, demokrasinin artık tatbik mevkiine konulması ve bu hususta hazımsızlık çekenlerin de tez elden rehabilite edilmesi gerekmektedir.

Türkiye Cumhuriyeti, haddinden fazla zaman kaybetmiştir ve hâlâ da etmektedir...
 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ekrem Kızıltaş Arşivi