Yarın 23 Nisan, neşe mi doluyor insan?..

Yarın 23 Nisan, neşe mi doluyor insan?..

Yarın 23 Nisan. 90 senedir her sene gerçekten neşe mi doluyor insan? Yoksa, kendi dilimizle 90 senedir sıkıntıya neşe mi dedirtiliyor?
23 Nisan 1920’de ilk meclis açılmış. Açılmış ama arkası arkasına hükümetler kurulmaya, kuruldukça da patır-patır dökülmeye, gümbür gümbür yıkılmaya başlamış. Niye? Bir türlü temel mi tutturulamamış?
Hal ve gidiş şu: Şu andaki hükümet 60’ıncı. Yani 90 senede 60 hükümet...
90’ı 60’a bölersek, her hükümete 1.5 sene düşer. Ama her hükümet 1.5 sene yaşamamış. Çünkü sadece Atatürk zamanı 15 sene sürmüş. Kalıyor 75 sene. Diğer hükümetler kalan bu 75 senede gelmiş-geçmiş-gitmiş. Yani o zamandan bu zamana bir mânâda hükümetçilik oynamışız.
Hâlâ oynuyoruz... Meselâ yarın 23 Nisanda, oyun yaşındaki çocukları yalancıktan Cumhurbaşkanı, Başbakan yapacağız.
Olsun! Nasıl olsa bir dakikanın beyliği ya. Çocuklar yalancıktan da olsa Cumhurbaşkanı olsunlar, Başbakan olsunlar da neşelensinler. “Bugün 23 Nisan, neşe doluyor insan” desinler...
Çocuklar gerçekten Cumhurbaşkanı ve Başbakan olmuş olmamış ne fark eder ki? Yeter ki biz neşemizi bulalım. Milletçe gül, oyna, eğlen, neşe dol. Çünkü yarın 23 Nisan, neşe doluyor insan...
Boş ver. Nasıl olsa dert tasa yok. Her yer güllük gülistanlık. 90 senedir “Bugün 23 Nisan, neşe doluyor insan” deyip durduk da neyimiz eksik kaldı? Yine diyelim...
Dünya yıkılsa neyimize... Terörist başı bir cânî, 40 bin can almış da ne olmuş. 23 Nisandaki neşemizi de alamaz ya. İsterse, bu câniyi “Sayın” diye ananlar, 23 Nisan 1920’de kurulan TBMM’deki ceylan derisi koltuklara kurulmuş olsunlar... Yarın 23 Nisan, neşe dolacak insan...
TBMM’nin açılışının 90. yılında, 6 yaşındaki çocuk masanın altına yatırılıp tekmelense de siz yine de neşelenin. Çünkü yarın 23 Nisan, neşe doluyor insan. Neşe dolmalı insan, neşe dolması yutmalı insan...
Neşelenin, 90 senede nereden nereye geldiğimizi düşünün. Düşünün de neşe dolun...
Padişahlıktan kurtulduk, kadınları kafes arkasından kurtarıp hayatın içine çektik diye neşelenin...
Baksanıza, kadınlar hür. İstediklerini yapıyorlar. Meselâ bir kadın öğretmen, yüzlerce erkekle beraber oluyor, hiçbir şeyden çekinmeden de beraber olduğu erkeklerin listesini sunuyor millete..
Sonra bir okuldan alınıp diğerine veriliyor. Hem ne var bunda! Zina suç değil ayıp değil...
Suç zannedenler, isterlerse “Zina suç değildir” kararı alan hazır milletvekillerimize sorsunlar...
“Öğretmenler! Genç nesil sizin eseriniz olacaktır” sözünün muhatapları arasında, 200 erkeğe tek başına kâfi gelen öğretmen de var mı acaba?..
Ama siz yine de neşelenin. Çünkü 23 Nisan 1923’den beri 60 hükümet kurmakla kalmadık, “Masaj salonlarında fuhuş olmaması için genelev açılması lâzım” diyen gazeteciler de yetiştirdik, neşelenin...
Eyüp Sultan semtindeki bir tepeye, Eyüp Sultan tepesi isminin verilmesine bile karşı çıkan bir medya ordumuz bile var; sevinin, neşelenin.
Bu ordu; dudaklarını kırmızı ruj ile boyayan, yanaklarına pembe pudra süren, hem erkek Türk dostu görünümlü HASTA ve kadın ruhlu Piyer Loti (Loti mi Lûtî mi?) isimli gâvurun ismiyle anmakta diretiyor ve bunda muvaffak da oluyor. Neşe dolun sevinin...
“Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir” yazılı meclisin, 60’ıncı defa yönettiği bu millet içinde, “Halk oynaktır” diyerek halkı ve milleti hiçe sayan gazeteciler de var; bu sevinilecek bir şeyse buna da sevinin, neşelenin...
90 senede 60 hükümet boyunca, bu millet içinden bazıları o kadar ilerledi ki geçmişini reddeder hale geldi. Edep ve ahlâk timsali Sütçü İmam’a, edep ve ahlâk düşmanı Fransızların düşmanlıklarından daha düşman kesildiler. Hatta ismine bile tahammül edemeyip, “Sütçü İmam Üniversitesi”nin ismini bil değiştirmek istediler.
Bu Sütçü İmam düşmanlarının anne ve babaları da kendileri de elbette ki sütü bozuk kimseler değiller. Ama her 23 Nisan’da “Neşe doluyor insan” dedirtile-dedirtile, diye-diye büyüyüp, süte ve sütçüye değil ama “İmam”a düşman hale gelmişlerse, “İmam” kelimesini duyunca nevirleri değişiyorsa ve bu hal neşelenecek bir vaziyet ise yarın durmayıp hep beraber neşelenelim neşe dolalım...
Atatürk’ün açtığı ilk meclisteki istişâre âyetinin şimdi yerinde yeller esiyor. “Bu Cumhuriyet Atatürk Cumhuriyetidir. Atatürk’ün yaptığını yapalım, o âyeti tekrar koyalım” diyebilecek bir babayiğit var mı?
İlk meclis, bütün Müslümanların duâ ettiği zamana denk gelsin diye mübârek Cuma gününe denk getirilmiş, Kur’an ve Buhârî okunmuş, tekbir, tehlil, duâ, salevâtlarla Hacı Bayram Câmii’nden eski meclise gelinmişti. Şimdi 23 Nisanlarda bunların hiç biri niyeyse olmuyor. Cumhuriyeti övenler ve Atatürkçüyüz diyenler nerede? Bunu da yapın da Atatürk’ün hatırasını görüp neşelenelim, neşe dolalım...
19 Mayıslarda, Atatürk’ün Samsun’a çıkması canlandırılır. Atatürk’ün cansız heykeli yüklenilip yollara düşülür, elden ele nakledilir.
İlk meclisin açılışını da canlandıralım. Her 23 Nisanda, Hacı Bayram Câmii’nde 1920’de yapılan merasimi yeniden yaşayalım. Yaşayalım da bir de o şekilde neşelenmeyi deneyelim. Bir de öyle neşe dolalım...

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi