Hastalık ve belirtiler...
Dağdan gelip bağdakini kovarak, yani milyonlarca Filistinliyi üzerinde oturdukları topraklarından kovarak BM kararıyla kurulan bir ülke olan İsrail'den bahisle; "Mayıs 1948'de bağımsızlığını ilan eder etmez 5 komşusu tarafından işgal edildi" şeklinde, belki sadece ABD ve İsrail'de sarfedilebilecek bir cümlenin, Türkiye'de yapılan Kamu Personeli Dil Sınavı'nda ne işi var?..
2 Mayıs Pazar günü yapılan KPDS'de sorulan bazı soruların tuhaflığına ilk dikkat çeken, Saadet Partisi İstanbul İl Başkanı Erol Erdoğan oldu.
Tuhaflık sadece İsrail'le ilgili olarak bilinen bütün doğrulara aykırı olan yukardaki cümleyle sınırlı değil tabii.
Sınavdaki sorular arasında, "Aşırı İslamcıları hiçbir başarı, Hıristiyan Batı olarak gördükleri ile bir kopuş kadar memnun edemez" ve "Japonya ve batılı ülkeler Kuzey Kore'nin gizlice İran ve diğer suçlu ülkelere nükleer silah geliştirmelerinde yardım etmesinden korkuyorlar" gibi inciler de var...
Erol Erdoğan'ın da vurguladığı gibi: "Sözkonusu sınavda yer alan bazı sorularda dış politika, uluslararası ilişkiler, Türkiye'nin tercihleri, tarih ve bilimsellik noktasında ciddi yanlışlar ve iyi niyetli olmayan yönlendirmeler var."
Sınavdaki sorular arasına serpiştirilmiş bu türden metinler, emperyalistlerin emperyalizmlerini ve zalimlerin de zulümlerini rahatlıkla sürdüremiyor oluşundan şikayet gibi bir şey. Ve bunlar, KPDS gibi, kamu personelinin -tabir caizse- kaymak tabakasının katıldığı bir sınavda yer bulabiliyor.
Eğer ABD ya da başka bazı batı ülkelerinden olduğu gibi iktibas edilmeyip, ülkemiz vatandaşı olan birileri tarafından hazırlandıysa, 'ört ki ölem' dedirtecek türden metinleri ve aynı vehamette cevabi şıkları olan sorular bunlar.
Eğer başka ülkelerden iktibas edildilerse de, neden ülkemiz gerçeklerine göre uyarlanmadıkları ayrı ve ciddi bir merak konusu. Soruları hazırlayanların dil bildiklerini varsaymak zorunda olduğumuz için, sıkıntılı bir durumla karşı karşıyayız yani.
Mesele sadece KPDS meselesi değil. Mesele Türkiye'nin hakimi olduğunu zanneden zihniyetin, ülke, bölge ve dünya ile ilgili meselelere nasıl baktığı ve bu bakışın bu ülke vatandaşı olan milyonların düşünceleri ile kesinlikle çakışmadığı ile yakından alakalı.
Hakim zihniyet, ne olduğunu tam olarak bilmediği türden bir batıcılık hastalığı ile mustarip. İlginç olan ise bu hastalığın lehimize olabilecek bazı belirtilerini kesinlikle göstermiyor oluşları.
Yani sözgelimi, batılı ülke vatandaşları da, yeri geldiğinde meseleleri kendi nokta-i nazarlarından değerlendirme özelliğine sahiptirler.
Bir ABD vatandaşı ülkesi, bölgesi ve dünya ile ilgili meseleler sözkonusu olduğunda herhalde ABD çıkarlarını önceler. Aynı şey büyük ihtimalle başka bütün ülkeler için de geçerlidir.
Ancak Türkiye -nedense- müstesna...
En belirgin emaresi taklitçilik olan batıcılık hastalığına yakalanmış olan bizimkiler, bırakın dünyayı ve bölgemizi, kendi ülkemiz sözkonusu olduğunda bile batı çıkarlarına öncelik verirler nedense...
Batılılar, bütün gelişmeleri kendi ülkelerinin menfaatlerini temel alarak değerlendiriyor olduklarına göre, batıyı taklit etme hastalığına sahip olanların da, değerlendirmelerde kendi ülkelerini merkeze almaları gerekirdi, esas olarak...
Türkiye vatandaşı oldukları halde, ülkemizin menfaatleri yerine başka ülkelerin menfaatlerini yorumlarına esas alan ve bunu sinsice topluma da aşılamaya kalkışanlarla uğraşmak biraz zor bir iş...
Ama başka çare de yok!..
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.