Gerald M. Boyd ve Türkiye'nin zencileri!

Gerald M. Boyd ve Türkiye'nin zencileri!

Geçtiğimiz gün elime geçen The New York Review of Books'un 29 Nisan-12 Mayıs sayısında ilginç bir makaleye rastladım. Russell Baker'ın yazdığı ve “New York Times'da Kötü Bir Sabah” başlıklı kitap eleştirisinde, Amerika'nın ilk siyahi genel yayın yönetmen yardımcısı ve haber müdürü Gerald M. Boyd'un hikayesi var.

2006 yılında kanserden ölmeden önce yazdığı, öldükten sonra da eşi tarafından “My Times in Black and White: Race and Power at the New York Times” ismiyle kitaplaştırılan anılarında Boyd, The New York Times'ın ikinci en önemli koltuğuna oturduktan sonra, siyah Amerikalılara karşı varolan önyargıların hepsine kendisi nezdinde şahit olduğunu belirtiyor.

Boyd, haber müdürü olduktan sonra, çoğu zaman otoritesini hissettirmekte güçlük çektiğini söylüyor. Haber merkezinin “Beyaz, sosyal konularda liberal olan ve etnik eşitliği savunan üst-orta sınıf Amerikalılardan” oluştuğunu ifade eden Boyd, ancak bu sınıfın bir siyahın kendilerine emir vermesinden hoşlanmadıklarına dair gizli bir ırkçılığı içselleştirdiğini söylüyor. “Kimse açıktan benim otoriteme karşı çıkmadı ama bazen yapmalarını istediğim şeyleri birkaç kez tekrarlamak zorundaydım” diyen Boyd, The New York Times'ta bir siyahın yazacağı iyi bir hikayenin bir beyaz tarafından çok daha iyi yazılabileceğın edair önyargının hep var olduğunu söylüyor. 20 yıl gazeteye başlarken ve 20 yıl sonra ikinci koltuğa otururken de bu önyargılar değişmemiş. The New York Times'e ilk başladığında editörün kendisine “Senin yazdıklarını çok beğendim. Onları kendin mi yazdın yoksa birisi mi senin için yazdı” diye sorduğunu söylüyor kitabında Boyd.

Boyd, ikinci en önemli koltuktan en tepe noktaya, genel yayın yönetmenliğine, çıkmayı umarken 2003 yılında Jayson Blair isimli bir muhabirin olmamış olayları haber diye gönderdiğinin ortaya çıkmasından sonra genel yayın yönetmeni Howell Raines ile birlikte istifa etti. 2006 yılında kanserden ölen Boyd, The New York Times'a birçok ödül kazandırmış bir gazeteci ancak yazdıklarından hiçbir zaman beyaz medya sınıfınca kabullenilmediği anlaşılıyor.

Boyd'un renginden dolayı Amerika'da yaşadıklarına benzer durumlar Türkiye'de de siyasette, iş dünyasında ve medyada dindarlara karşı yaşanıyor. Dindar birinin cumhurbaşkanı olmasını hazmedemeyen Türkiye'nin sözde “etnik ve dini konularda eşitlikten yana” olan egemen sınıfı bunun için “badem bıyıklı” diye küçümsemelerde bulunur. “Çember sakallılar” bir zamanlar Refah Partililer için kullanılan küçümseme ifadesiydi. Başarılı dindar iş adamları 'sonradan görme, hacı hoca takımı, takunyalı' diye küçümsenir. “Biat kültüründen gelen medya' ya da 'Dinci medya' diye aşağılamalar, 'Vakitçiler' ifadesiyle bir gazetenin isminin sonuna getirilen küçümseme ekleri...Bunlar da egemen medya ırkı tarafından 'öteki'yi dışlama ya da küçümseme için kullanılan ifadeler. Tüm bu ifadelerin altında kültürel ve sınıfsal bir ırkçılık yatıyor etnik olmasa da.

Boyd eğer iki yıl daha yaşasaydı hayatında hiç hayalini kurmadığı birşeyin gerçekleşmiş olacağını görürdü. Barack Obama ABD'nin ilk siyahi lideri oldu ama beyaz Amerika bunun hala bir rüya olduğunu düşünüyor. Türkiye'de ise onyıllarca hor görülen 'hizmetçi, hacı-hoca, bidon kafalı, göbekli, sonradan görme” Boydların Türkiye'yi yönetmesi neredeyse 8 yıl oldu ama 'establishment' uykusundan uyanmadı ve bunun hala bir kabus olduğunu düşünüyor. Ve kabus uzun sürdükçe onlar da daha çıldırıyor. Çıldıranların sonu ya intiharla son buluyor ya da hastanede izole olmuş şekilde devam ediyor.

NOT: “Mahallenin genç kızı” “Aynı görüşü taşıyor oluşumuz bakış açınızı eleştiremeyeceğimiz manasına mı gelir?” diye cevap vermiş bir önceki yazımıza. Bakış açımızı eleştirebilirsin ama ilkeli ve adil bir şekilde eleştirmeni bekleriz. Biz bize karşı kullanılan hakaretlere aynı şekilde cevap vermedik, sadece bakış açınızı eleştirdik. Kimsenin ne yazacağına biz karar veremeyiz elbette, kimsenin de bizim yazdıklarımıza, yayınladıklarımıza karar vermemesi lazım.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi