Necmettin Çakmak

Necmettin Çakmak

Yetim büyüdü, yetimler bıraktı...

Yetim büyüdü, yetimler bıraktı...

Bir imtihandır yetim. Yiyen, içen, yürüyen, konuşan bir imtihan... Dul annesine, dedesine, amcasına, babasının din kardeşlerine, insanlığa imtihandır. Kazanırken herkesin kazandığı, kaybederken ise yetimden önce öbürlerinin kaybettiği bir imtihan... O, aramızda dolaşan bir test aracıdır.

Mala esaretimizin olup olmadığı, "Benden doğmasa bile bana ait" çocuklarımın, bağrıma basacak bebelerimin olup olmadığını test eder. İnsan ve mal yan yana geldiğinde neyin öne geçeceğini test eder. İnsanla başlayan ve onunla devam eden bir imtihanın adıdır o.

Bu ümmetin Peygamberi de yetim geldi. Yetimi korudu, yetimi kollamayı vasiyet etti. Rabbi ona emretti, o da ümmetine. Yetimi okşadı. Yetime babalık yapanlara cennet vaat etti. Cennette kendisine iki parmağın yakınlığı kadar yakın bir konum vaat etti.

Faruk Aktaş da işgal altındaki topraklarımızdaki mazlum ve mağdur kardeşlerimizin yardım çağlıklarını karşılıksız bırakmamak için yollara düşen bir yetimdi.

Bazen ölüm gelip gurbette yakalar. Ansızın, beklenmedik bir şekilde. Öteki âleme hazırsanız hiçbir önemi yok Azrail'in sizi nerede bulacağının. Daha düne kadar yanınızda hissettiğiniz bir dost, birden uçup gitmiştir. Haber vermeden, elveda demeden, 'Hakkınızı helal edin' deme fırsatını vermeden. Faruk Aktaş'ın ölüm haberi de öyle yakaladı beni. Beklenmedik bir anda. Ölüm haberi, hatıraları getiriyor yanında. Zaman farkı silinip gidiyor aradan. Faruk'un ölüm haberi de öyle oldu benim için. İHH ile 'Yetim Şehir Gazze'ye giderken tanımıştım onu. Bir ay boyunca aynı araçta yolculuk nasip olmuştu. Yerinde duramayan, ele avuca sığmaz bir adam olarak tanıdım, o'nu. Sürekli tebessüm eden çehresi, vakur tavırları, cesareti, fedakârlığı ile gönlümde özel bir yere sahip olmuştu. Mısır polisi tarafından abluka altına alındığımız ve üzerimize füze gibi taşların yağdırıldığı Ariş Limanı'nda en ön safta olduğu gibi, Gazze'de Aksa Tugayları ile Ribat'a çıktığımızda da yine yanımızdaydı. Mükemmel konuştuğu İngilizce ve Arapçasıyla da, Bülent Yıldırım başta olmak üzere tercümana ihtiyaç duyan herkesin idmanına anında yetişiyordu.

Onunla yaşadığımız bir an var ki, her hatırlayışımda hala kalbim titretiyor. Şam'dan Ürdün'ün Akabe şehrine doğru hareket etmiştik. Bize tahsis edilen aracın sağ tarafında, cam kenarında oturuyordum. Akabe istikametine döneceğimiz bir viraja gelmiştik ki, birden nasıl olduysa sağımızdan bir askeri kamyon beliriverdi. Öylesi bir hızla sağ taraftan daracık virajda bizi sollamaya çalışıyordu ki, 'Tamam ahiret yolculuğumuz başlıyor' galiba diyerek kelime-i şehadetleri getirmeye başlamıştık. Ancak askeri kamyon aracımıza sürtünerek hızla geçti, bir iki çizik ve benim oturduğum koltuğun camının patlamasıyla büyük bir kazadan kurtulmuştuk. Tabi cam patlarken ben ani refleksle kendimi yere atmışım. Ayağa kalkıp olayın şokunu üzerimden atmaya çalışırken, Faruk kardeşim öyle bir söz söyledi ki, benim panik halim yerini sükûnete bırakıverdi: "Necmettin kardeş, Rabbim seni bir imtihana tabi tuttu. Bakalım kulum ölüm hissi karşısında ne yapacak. Beni hatırlayacak mı? O'nun için her zaman ölüm yanımızda kol geziyor ve sen de bunun gereğini yapmayı hiçbir zaman ihmal etme."

İşte bu sözler bende derin bir etki bıraktı. Ve anladım ki, Faruk kardeşim dünyanın dört bir yanını dolaşırken, yetimlerin başını okşarken bu inançla hareket ediyor, ümmeti ilgilendiren her konuda taşın altından çıkmayı kendine rehber ediniyordu. Kendisi de yetim büyümüş bir kişi olarak, işgalin mağduru olan İslam coğrafyasının yetimlerine yardım ulaştırmak için her türlü sıkıntıyı göze almaktan çekinmeyen bir yapısı vardı. Sanki suya düşmüş yahut avuç içine alınmış bir kuş gibi çırpınıyordu. Yolculuğumuz boyunca da sürekli anlatırdı projelerini. Filistin, Afganistan ve Patani'de babaları şehit düşmüş yetimler için neler yapacağını. Bahattin Yıldız ağabeyle birlikte Afganistan Kunduz'da açmayı planladıkları yetimhaneye arsa bulmak için bölgeye gitmişlerdi. Ve ne mutlu O'na ki, kutlu bir yolda ölüm kendisini yakaladı. Canlarını Rablerine teslim eden Bahattin ağabeyi ve Faruk kardeşimi Rabbimizin cennet nimetiyle mükâfatlandırmasını niyaz ediyorum, ailelerine ve İHH camiasına sabırlar diliyorum.

O ve Hakk'a yürümüş olan kardeşlerimiz her zaman dualarımızda, onların heyecanı kalbimizde yaşamaya devam edecek. Onlar insanlık tarihinin en şerefli kahramanları. Onlarla gurur duyuyoruz.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Necmettin Çakmak Arşivi