Ecevit ne kadar Tagore ise Kemal de o kadar Gandi olur
Hindistan’ı görmüş biri olarak, Kemal Kılıçdaroğlu’na yapılan Gandi yakıştırması konusunda bir yazı yazma hakkım var diye düşündüm. Yeni Delhi’de veya Bombay’da veya Kalküta’da Kemal Kılıçdaroğlu için bir yer tahayyül etsek neresi denk düşer?
Hindistan’da dolaştığınızda anlarsınız ki, bu ülkede her insan tipine göre bir yer mutlaka vardır. Ancak Kılıçdaroğlu için bu koca ülkenin hangi karesi denk düşer, işte onu bilemedim. Kılıçdaroğlu ve Gandi’yi birlikte düşününce akla hemen Ecevit ve hayranı olduğunu söylediği Hintli şair Tagore geliyor. Zavallı Tagore’a saç baş yolduracak çaptaki bu çağrışım yüzünden de Kılıçdaroğlu ve Gandi denince de hatıra ne Hindistan, ne de ondan bir eser geliyor. Sadece Türkçe’deki “sevmediğin ot burnunun dibinde biter” sözü hükmünü ilan ediyor.
İkinci bir Ecevit olacağı iddiasını her haliyle gösteren Kılıçdaroğlu, belki bu yüzden Hindistan’dan bir figürle kendisi arasında benzerlik kurulmasından inanılmaz hoşnut kalıyor. Ancak ilişki kurulan o figürün halini düşünen yok. Sağ olsalardı sanırız Gandi en iyi Tagore ile dertleşir ve Türk sosyal demokratların kendilerine olan bu yapışkan ve yılışık düşkünlükleri karşısında birlikte yumruklarını ısırırlardı.
Bülent Ecevit, Rabindranath Tagore hayranıydı. Ancak Tagore’dan gerek şahsına, gerekse ülkesine ne devşirdiği konusunda kimsenin bir fikri yok. Ağlak tonda seslendirmelerle yapılmış Ecevit belgesellerinde Tagore sadece, o büyük sakalı ve karizmasına acımasızca yapışıp kalınmış bir kare resim olarak geçer.
Ecevit, bu Hintli büyük şairi tahsil gördüğü Robert Kolej’den edindiği İngilizce sayesinde, tıpkı “Sahib” Britanyalıların gözüyle ve ancak onların ilgi ve hevesiyle seviyordu. Yoksa ne Brahmo Samaj hareketi ve bu hareketi var eden o sancılı süreçlerle, ne de hareketin kurucusu Raca Rammahun Roy’un “Kast’a karşı reform şart, ancak Hint dininin bozulması da içimi kanatıyor” mealindeki sözleriyle bir ilgisi vardı.
Ecevit’in Tagore’a ilgisi, bugün küt cahil sonradan görme çakma sosyetelerin “Guru” diye Hindistan’dan getirilmiş soytarı kocakarıların karşısında trans haline geçmelerinden farksızdı. Bu yüzden yıllar yılı Tagore hayranı olduğunu haykırıp duran Ecevit’te, Tagore’un ve fikirlerinin bağlı olduğu Brahmo Samaj’ın Türkiye’ye izdüşümü olabilecek en küçük bir kırıntı bulunamadı.
Şayet birileri çıkar da “inançlara saygılı laiklik” Brahmo Samaj’ın ta kendisidir” derse, bu söz karşısında Tagore’dan da önce Raca Rammahun Roy mezarında ters dönerdi eminiz.
Türkiye’de her şey gibi Tagore da, Gandi de, İkbal de; bizde Tevfik Fikret de, Mehmet Akif de, Ziya Gökalp de “dostlar alışverişte görsün” kavlince okundu; sevildi veya düşmanlık beslendi. Bu yüzden de peşi peşine gelen nesiller hep bu kişilerin fikirlerini amuda kaldırılmış şekillerde işitti.
İngiliz emperyalizmine ve kültürel hegemonyasına karşı direnme içgüdüsünün sadece ve sadece Hint kültürünün tam da içinde yattığını vaaz eden Roy, Tagore, ve Gandi gibi isimler, şayet Hinduizm, direnişi tek başına göğüsleyemeyecek kabiliyette değil ise, yine Hint topraklarının en temel gerçeği olan İslam’dan Hindu topluma doğrudan aktarımlarla (kesinlikle Batı’dan değil) uzun yürüyüşlerin başlatılmasını tespit ve tatbik etmişlerdi. Ecevit, Kılıçdaroğlu ya da bir başkasının ağzından bu toplum bunları duydu mu ve duyma ihtimali ne kadar?
Koskoca Tagore’dan “inançlara saygılı laiklik” ucuzluğunda bir çıkarım yapan Ecevit’ten sonra, koskoca Gandi’den de Kılıçdaroğlu’nun bıyık, göz, burun benzerliğini ve bir de kollarını önüne sarkıtarak yürüyüşünü kapmış olmasını çok görmemeli.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.