Erdoğan’ın siyasi ömrü
Hemen herkes yeni bir CHP’nin şekillendiği konusunda hemfikir. Mesele bunun hangi aktörler eliyle gerçekleşeceği ve sadece Türkiye değil, dünya siyasetinde nasıl bir karşılık bulacağı.
Bunları anlamak için hem zamana ihtiyaç var, hem de bazı uluslararası gelişmelerin olgunlaşmasına.
‘Gandi geliyor’ çığlıklarıyla olup biteni doğru okumak mümkün değil. Daha yolun başındaki bir genel başkan adayı için, malum medya grubunun bu kadar tuhaf bir destek gösterisine girmesi, herhalde yaşayabileceği en büyük talihsizlik olsa gerek.
***
CHP üzerinden siyasetin geleceği konuşulurken, bu tartışmaların parantezine sıkça ‘AK Parti’nin ne olacağı’ sorusu da sıkıştırılıyor. Aslında bu soru ‘Tayyip Erdoğan’ın geleceği’ne dair düşünce ve beklentileri ifade ediyor. Siyasi yelpazenin bu tarafında depremler yaşanırken, diğer yanında işlerin nasıl şekilleneceği elbette merak ediliyor.
Bu konuda merak sahibi olanların, özellikle dış politikaya bakmaları sanırım daha ufuk açıcı olacaktır. Davos’ta yaşanan ‘one minute’ krizinin ardından ‘Erdoğan’ın siyasi hayatının tamamlandığını’ iddia edenlerin sayısı pek de az değildi. Nitekim daha sonra yine Filistin ve Gazze üzerinden yaşanan gerginliklerde bu tez sıkça gündeme geldi.
Öncesini de hatırlayalım. Bana göre AK Parti’ye açılan kapatma davası, partiden çok Erdoğan’ı tasfiye etmeye yönelik bir hamleydi. Hala da aynı düşüncedeyim. Bugün fısıltı halinde Tayyip Erdoğan’a siyasi ömür biçmeye çalışanlarla, o dönemde siyasi yasak tezgahını kuranlar aynı güç merkezinin uzantısı.
***
İran meselesinde hükümetin, özellikle de Başbakan Erdoğan’ın çabası, en azından şu aşamada bölgede çıkması muhtemel yangının önüne geçti. Türkiye’nin İran konusunda attığı adım, neresinden bakarsanız bakın son yıllarda ulaştığı gücün dünya sahnesine yansıması.
Başbakan Erdoğan’ı bu sürecin ortasında ‘gelip geçici’ bir aktör gibi görmek, sizi bilemem ama bana hayli acayip görünüyor. İran’la ilgili hamle, sanıyorum bu konudaki bazı hesap sahiplerini hayli şaşırttı.
Bölgesinde ve dünyada giderek artan etkinliğini, her gün yeni adımlarla sağlamlaştıran bir ülkede yaşadığımızı kabullenmek birilerine hala zor geliyor. Suriye ya da Lübnan’la vizelerin kaldırılmasına dudak bükenler, bakalım Rusya konusunda hangi bahaneleri öne sürecekler.
***
Hazır konu vizelere gelmişken, dün Gaziantep’deydim. Ankara’dan farketmek zor. Ama Suriye ile vizelerin kaldırılması bu şehirde müthiş bir hareketlilik başlatmış. Bunun ekonomiye nasıl yansıdığını bir süre sonra rakamlarla ölçmek mümkün olacak. Ama görünen o ki, dün savaşın eşiğine gelen iki ülke arasında yeni bir dönemin kapıları ardına kadar açılıyor.
Dolaşırken sohbet ettiğimiz bir yaşlı amcanın sözleri durumu çok güzel özetliyor aslında: ‘Vallahi şu yaşıma geldim, burnumuzun dibindeki daha Halep’i görmedim. Bu yaz ilk işim gidip orayı ziyaret etmek.’
Antep’e gelip sofraya oturmamak olmazdı elbette. Biz de öyle yaptık. 40 yılını dolduran Çavuşoğlu lokantasında, önce lahmacunla, ardından kuşbaşı ve kıyma kebaplarıyla müthiş bir ziyafet yaşadık. Baklavayı da unutmadık elbette.
Bugüne kadar bu güzel şehirde pek çok mekanda lezzetlerle buluştum. Ama itiraf etmeliyim ki Osman Çavuşoğlu’nun kendi elleriyle servis yaptığı lahmacunlar, hepsini geride bıraktı. Benden söylemesi.