Ekrem Kızıltaş

Ekrem Kızıltaş

Ellere var bize yok mu?..

Ellere var bize yok mu?..

Geçtiğimiz Çarşama günü, Dışişleri Bakanı Prof. Ahmet Davudoğlu'nun yazarlarla gerçekleştirdiği sohbet toplantısında idik...

İki buçuk saate yakın süren ve elli civarında yazarın katıldığı toplantıda, Bakan Davutoğlu, İran'la imzalanan takas anlaşması ile ilgili süreci aktardı bizlere.

Nükleer enerji hususunda İran'ı köşeye sıkıştırmaya kararlı uluslararası güçlerin 'resmi' olarak talep ettiklerini, İran'ın da razı olduğu ve bu arada nükleer enerji konusunu birtakım devletlerin inhisarında bırakmayacak bir formül, takas anlaşması...

Ancak daha sohbet toplantısı sırasında, Türkiye ve Brezilya'nın İran'ı getirdiği noktayı yetersiz bulan bazı güçlerin, tekrar İran'a yönelik yaptırımlar peşine düştüklerine dair haberler gelmeye başlamıştı...

Toplantıya katılanı ve katılmayanıyla; yazarların, konu ile alakalı yorumlarını takip ediyorum günlerdir...

Türkiye vatandaşı olup, bu ülkede yayın yapan gazetelerde yazan kişilerin, nükleer hususunda takındıkları tavrı anlamlandırmaya çalışıyorum yani.

Mesele, bazı ülkelerin sahip olduğu nükleer enerjiye başka bazı ülkelerin ve bu arada mesela Türkiye'nin de sahip olup olamayacağı ile yakından alakalı.

Sözkonusu teknolojinin silah haline getirilip getirilmemesi, apayrı bir konu.

Davutoğlu'nun anlattıklarından anladığımız kadarıyla, nükleer teknolojiye sahip ülkeler, kendilerinden başkasının bu teknolojiye sahip olmaması gerektiğini düşünüyor ve bunu sağlayabilmek için de, meseleyi içinden çıkılmaz bir hale getirmeye çalışıyorlar.

Henüz bu teknolojiye sahip olmayan ülkeler, nükleer sahada araştırmalarını sürdürmeye kalkıştıklarında, karşılarına birtakım engeller çıkarılıyor. İlk bakışta makul gibi gelen bu engelleme çalışmalarının arka planı ise oldukça karmaşık.

Günümüzde ağırlıklı olarak İran üzerinden sürdürülen bu tartışma; sürekli olarak yalanlasa da, İran'ın nükleer teknolojiyi aslında silah için istediği tezi üzerinden yürütülüyor.

İran, bütün çalışmalarını UAEK'in denetiminde sürdürüyor oysa.

Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu'nun denetiminde yapılan çalışmalara hiç bir devletin söz söyleme hakkının olmaması gerekirken; nükleer teknoloji sahasında bir tür kartel oluşturmak ve başka ülkelere pahalı bir şekilde teknoloji satmak derdinde olanlar, ortamı germeyi tercih ediyorlar.

Türkiye ve Brezilya'nın, İran örneğiyle yapmaya çalıştığı da, barışçıl hükleer teknolojiye sahip olmanın, isteyen her ülkenin hakkı olduğu hususunun altını kuvvetlice çizmeye çalışmak.

İran'ın zenginleştirdiği uranyumun batılılara verilip, onlardan daha da zenginleştirilmiş uranyum almasının temini; bu ülkenin nükleer silah yapması ihtimalini erteleyen ve ama bu arada teknolojik gelişmesinin önünü kapatmayan bir formül.

Türkiye'nin konuya yaklaşımı, İran'la alakalı yaptırım taleplerinin bu ülkeyle ticaretimizi azaltması tehlikesini bertaraf etmenin yanında, nükleer teknolojiye sahip olma konusunda yarın atabileceğimiz adımları da garanti altına alabilmek.

Her türlü siyasi mülahazanın ötesinde bir husus bu...

Enerji kaynakları kısıtlı olan Türkiye'nin de, bir gün nükleer kulübe üye olması, kaçınılmaz bir durum çünkü...

Bu meselede, İran karşıtlığı bahanesi arkasına sığınarak, nükleer teknolojiyi tamamen kendi malları haline getirmek ve istediklerine istedikleri fiyattan satabilmek arzusunda olanları savunacak şekilde yorumlar yapanları, anlayabilmek mümkün değil.

Bazı ülkeler nükleer silahlara sahipken, diğerlerinin neden sahip olmaması gerektiği, cevap bekleyen ciddi bir soru... İran konusunda en çok baskı yapan ülke olan İsrail'in nükleer silahlarının hiç gündeme getirilmiyor olması da, dikkat çekici bir başka ayrıntı...

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ekrem Kızıltaş Arşivi