Ölüm iyiliği
Mum, sönmesine yakın birden parlar. Bazen ölümden önce de hastada birden bir iyileşme görülebilir. Hasta yakınları hastanın iyileştiğini düşünmeye başlar. Görünüş gerçekten öyle bir izlenim verir. Kısa süre önce halsizlik alameti gösteren, konuşmaya mecali yok gibi görünen, dahası nerdeyse bilinç yitimine uğramış sanılan hasta, tıpkı tükenmek üzere olan mum gibi aniden parlamaya başlar. Deneyimli olanlar, hastanın bu son halinin aslında iyileşme olmadığını, bilakis bu durumun “ölüm iyiliği” olduğunu bilir. Oysa deneyimi olmayanlar bu duruma girmiş olan hastayı iyileşmiş sanabilir. Ne ki, onları dramatik bir hüsranın beklediğini gözden kaçırırlar.
Hasta kişi, burada, bir bakıma ölümle çekişmektedir. Onun kaçınılmaz sona varmadan önceki bu son parlayışının, yazık ki catastrophic akıbetin habercisi olduğunun farkına varmaz. Ancak durum mukadderatın kaçınılmaz işaretidir.
Benzer hal toplumsal/siyasal olaylarda da gözlenebilir. Tanzimat'ı ilân ettiren güçler Osmanlı'nın bu son “iyileşme”sinin gerçek anlamını belki biliyordu. Fakat onun yerli uzantıları bu anlamı okumayı becerememişti. Tanzimat'ın arkasından sökün eden Birinci ve İkinci Meşrutiyetler de, mumun tükeniş halinin habercisiydi.. ama onu okuyabilecek bir basiret sahibi kimse yoktu ortalarda.
Fransız İhtilali'nden önceki durum da benzer bir manzara gösteriyordu. Aynı şekilde Rusya'da çarlık dönemine son veren Bolşevik İhtilâli de bir haberciydi. Bu olaydan 70 yıl sonra Bolşevik Devrimi'nin yıkılması arifesindeki alametler de benzer bir okumayı gerektiriyordu. Ne ki, onu okumayı başarabilen birkaç basiret sahibi kimseden başka, kurulu düzenin savunucuları reel durumu okumayı başaramıyordu. Fakat kaçınılmaz akıbet gelip çattı ve tablo ancak o zaman okunabildi.
Bir yerde statükocularla yenilikçiler arasında böylesi bir çekişme başlamışsa, tabloyu okuyamayanlar, statükocuların alevinin son parlayışına bakarak tablonun nihai akıbetini okumayı beceremeyebilirler. Ancak tabloyu (kurulu düzenin şifrelerini) çözmesini bilenler için tablo apaçık ortada durmaya devam eder ve ilgilileri onu okumaya davet eder. Okumasını becerebilenler görür. Okumasını beceremeyenlerse, statükoyla birlikte, onun bataklığına çekilir, oralarda kaybolup gider.
Statükonun muhafızları, tam da vaziyete el koyduklarını düşündükleri anda birden ve daha şaşırmaya bile fırsat bulamadan kendilerini kıyametin içine düşmüş görürler. Şimdiye kadar hep böyle olagelmiştir durum.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.