Tekrar güzeldir...
Yargıtay Başkanı Hasan Gerçeker, Başsavcı Yalçınkaya’ya yönelik eleştirilerin dozunun artması üzerine: ‘Hukuk her şeyin üstündedir, keyfiliğe yer yoktur’ demiş. Doğru bir söz.
‘Şeriat’ın kestiği parmak acımaz’ sözünün başka bir şekilde söylenişi bu aslında.
üzerinde hepimizin ittifak ettiği varsayılan kuralların uygulanmasına kimse tarafından itiraz edilmemesi gerektiği söylenmek isteniyor belli ki.
İyi ama kuralların uygulanışı sırasında karşılaşılan aksaklıklar konusunu nasıl halledeceğiz?..
Tabii ki ‘biz mutlaka haklıyız’ mantığından bahsetmiyorum. Ama yargının zirve noktalarında bile adaletin tam olarak tecelli etmediğini düşündüren; yani hukukun her şeyin üstünde olduğu sözünü rahatlıkla söylememize engel olabilecek türden olaylar cereyan etmediğini, gönül rahatlığı ile, söyleyebilir miyiz?
Anayasa Mahkemesi’nin; Refah Partisi Kapatma davası sırasında, partiyi kapatmasına engel teşkil eden Siyasi Partiler Kanunu’nun bazı maddelerini, yetkisi olmadığı halde, kendi kendine müracaat ederek iptal etmesini, nasıl değerlendirmek gerek?..
Hukuk her şeyin üstünde ise, Türkiye’de hukukun zirve noktasındaki bu kurumun, benzer bir şeyi Fazilet Partisi’nin kapatılması davasında da yapmış olmasını nasıl izah edebiliriz?
Daha geçen yıl alınmış olan meşhur 367 kararı, bütün sıcaklığı ile ortada durup dururken, hukuk her şeyin üstündedir, keyfiliğe yer yoktur şeklindeki çok doğru söz, bir temenni mahiyetinde kalmış olmuyor mu?..
Bahsini ettiğimiz söz, ‘hukuk bazı durumlarda her şeyin üzerindedir’ şeklinde değil, dikkat edersek.
Refah Partisi’ne kapatma davası açan Başsavcı’nın, ‘aslında DSP’ye de kapatma davası açmam gerekirdi, ama böyle bir şey şık olmazdı’ şeklindeki sözü de, arşivlerde duruyor.
O zaman hukukun her şeyin üzerinde olması gerekliliği, ‘şık olma veya olmama’ şartına mı bağlıdır?
Hukuk ‘her şeyin üstünde’ ise ve tabii ki ‘keyfiliğe yer yok’ ise; sık sık atıfta bulunulan Refah Partisi ve Fazilet Partisi kapatma davalarının, kayıtlardan çıkarılması gerek. Tabii, 367 kararının da.
Bu arada, hukukun her şeyin üstünde olduğunu, keyfiliğe yer olmadığını söyleyenlerin; kanunlarda açıkça yasak olmadığı halde, memlekette son on senedir uygulanan başörtüsü yasağının hangi hukuki temele istinat ettiğini de bizlere ‘açık ve net olarak’ anlatmaları gerekecek.
Bunu anlatırlarken de, eğer her zaman olduğu gibi ‘Anayasa Mahkemesi kararları’ diye söze başlayacaklarsa; Anayasa’nın 153. Maddesinde yer alan, Anayasa Mahkemesi’nin kanun koyucu gibi hareket edemeyeceği hükmünü ne yapmamız gerektiğini de belirtiverecekler, bir zahmet...
Bu konu çok konuşuldu, tamam. Ama herkesin üzerinde ittifak edebileceği bir noktaya gelmedi.
Tekrar sıkıcıdır. Ama bazen ‘tekrar güzeldir’ de.
Bu konuları tekrar gözden geçirirsek, hukukun her şeyin üzerinde olup olmadığı hususunda, altın değerinde bilgilere ulaşma imkanımız olur.
Her bir vatandaşa karşı eşit uzaklıkta bulunması gereken yargı mekanizmasının, bazılarının hep yanında ve bazılarının da hep karşısında bulunması, tesadüflerle açıklanamayacak kadar ciddi bir durumdur.
Hukuk her şeyin üstündedir ve keyfiliğe yer yoktur sözü, sadece söz olarak kalmamak ve mutlaka uygulamada da yerini bulmak zorundadır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.