Cahiliyye’nin hükümlerine sevdalanmak (1)
İman, cahiliyye’den kurtuluştur. Cahiliyyeyi ve cahiliyyenin kanunlarını, hükümlerini terk etmeyenler, iman sahibi olamazlar. İman etmek, cahiliye ile fiili bir savaşa girmek demektir. Cahiliye hangi maske altında meydana çıkarsa çıksın, Müslüman’ı mücadelesinden vazgeçiremez. Mesela asrımızda “Laikçilik” bir cahiliye mücadelesidir. Çünkü laiklik; din adamları sınıfı bahanesiyle İslâm’ın hayattan uzaklaştırılmasıdır, hayatın dışına itilmesi, dinin devletin siyasal hayatında dindarlar eliyle etkin olmasının engellenmesidir.
Laikliğin ana yurdu, Fransa’dır. Laiklik Fransa’da kilisenin ve papazların siyasete karışmasından sonra Rönesans ile kiliseyi ve din adamlarını devlet yönetiminden uzaklaştırmak için çıkarılmış bir sistemdir. Fakat İslâm’da batıda bilinen şekliyle bir “din adamları” sınıfının varlığı söz konusu değildir. Dolayısıyle böyle bir sınıfın din adına siyasal etkinliklerde bulunması söz konusu değildir. O halde böyle bir sınıfın din adına siyasal etkinliklerde bulunmalarından ve devletin siyasetinde aktif bir rol oynamalarından söz edilemez. Çünkü böyle bir sınıf yok ki, bu sınıfın icra edeceği fonksiyon kabul veya redde konu olsun. Bugün içinde yaşadığımız dünyada, İslâm adına meydanlara, gazetelere, ekranlara, kürsülere çıkan pek çok alim, önder, siyasi, akademisyen, maalesef İslâm dışı olduğu bizzat kendi taraflarınca bu kadar net bir biçimde ortaya konan laikliği ve demokrasiyi sahipleniyorlar, bunları benimsediklerini söyleyebiliyorlar. Üstelik bazıları daha da ileri giderek bu cahiliyye hükümlerinin Allah’ın dinine de iftira ederek, İslâmi olduklarını, İslâm’la bağdaştıklarını iddia edebiliyorlar. Rabbimiz buyuruyor:
“Onlar hâlâ cahiliyye hükmünü mü arıyorlar? Kesin bilgiye inanan topluluk için hükmü Allah’tan daha güzel olan kimdir?” (Maide Sûresi/50)
Kur’an-ı Kerim’in bu ayeti, cahiliyye sevdalılarından bahsediyor. Allah’ın hükmüne rağmen, Allah’ın şeriatına rağmen kanun aramak, hukuk belirlemeye çalışanları aramak, tutmak, savunmak tamamen cahiliyyeye sevdalanmaktır. Allah’ın hükmünün fevkinde hükümler görmek, başkalarının hükümlerini Allah’ın hükümleri yerine geçirmek, Allah’ın Kur’an’ını askıya alıp Avrupa’dan kanun dilenciliğinde bulunmak, Avrupalıların arzusuna uygun kanunlar icad etmek cahiliyyedir. Cahiliyyenin anlamı apaçık bir biçimde bu ayette ortaya konulmuştur. Cahiliyye, Allah’ın belirttiği, Kur’an’da ifade edildiği üzere insanların insanlar için hüküm belirlemesi, insanın insana köle kılınması, Allah’a kulluğun bırakılması, Allah’ın ilahlığının reddedilmesi ve de buna karşılık, kimi insanların ilah kabul edilmesi ve Allah’a değil onlara itaat ve ibadet edilmesi, onlara tapılmasıdır. Cahiliyyenin niteliği İslâm’la çelişmek, İslâm’a karşı olmadır. Yani İslâm’a mukabil ve onun yerine geçsin diye icad edilmiş her şey cahiliyyedir.
Allahû Teâla’nın kitabı Kur’an’dan, Hz. Muhammed (sav)’in sahih sünnetinden alınmayan kanunların, kuralların, kaidelerin kaynağı ister ‘anayasa’, ister ‘babayasa’ ve isterse ‘amayasa’ olsun, hiç fark etmez her halükârda cahiliye kanunları, kuralları ve kaideleridir.
Cahiliyyenin kabulü, Kur’an’ın askıya alınması, Allah’ın hükmünün gereksiz görülmesi, Allah’ın şeriatının reddedilmesi ile doğru orantılıdır. Sosyal ve siyasal yönde hayatlarının idaresini Allah’ın şeriatına bırakmayanlar, cahiliyyenin kavgasını verenlerdir. Yani bunlar Allah’ın şeriatını reddedenlerdir. Bunlar, cahiliyye hükümlerine sevdalanmış olanlardır.
Allah’ın şeriatını reddeden; cahiliyye düzenini kabul ediyor, cahiliyyeyi yaşıyor demektir. Cahiliyyeyi yaşayanlar, Allah’ın hududlarını aşanlardır. Cahiliyye sistemleri yalnızca putperestlik şeklinde ortaya çıkan ya da buna benzer mitolojik ilahlara tapmak şeklinden ibaret değildir. Kavmiyet ve vatan gibi ad ve şekli değişik olabilir. Başkalarını zorla egemenliği altında tutan diktatör ve tağutlar gibi yeni putlar olabilir, hatta heykel putlar bunların birer sembolü olabilir. Cebren ve hileyle insanları Allah’ın dininden, Allah’ın dinine uygun bir hayat yaşamaktan alıkoyanlar, sahte ilahlık davasında bulunanlardır. Günümüzde bütün çağdaş toplumlar, komünist, kapitalist, yahudi, hıristiyan ve sözde Müslüman geçinen bazı toplumlar bir tür cahiliyye toplumunu teşkil etmektedirler. Çünkü Allah’ın varlığına ve birliğine iman ettiklerini ifade etmekle birlikte tevhid akidesinin en önemli esası olan otorite hakkını, egemenlik, hakimiyet ve hükümranlık yetkisini Allah’a vermemektedirler. Hayatlarını düzenleyecekleri kanun ve kuralları koyma yetkisini, hem de mutlak manada, kendi hemcinslerinin oluşturdukları bazı kurumlara, parlamento, hükümet ve yargı gibi organlara vermektedirler. Hakimiyeti, hüküm koyma yetkisini mutlak manada Allahû Teâla’ya değil de, başka şahıslara ve kurumlara bırakanlar, cahiliyye hesabına Allah’a karşı savaşanlardır.
Cahiliyyenin bir manası da Allah’ın hüküm ve hakimiyetine karşı beşeri hüküm ve hakimiyet çeşitleri adına direnmektir. Haramzadeler, tağutlar, laikçiler, tahtları ve üst makamları ellerinde bulunduranlar, Allah’ın indirdikleriyle hükmedilmesine kesinlikle karşı çıkacaklardır. Zira Allah’ın indirdiği hükümler uygulandığında, onların yüzlerine geçirmiş oldukları ilahlık maskesi yere düşecek ve ilahlık sadece Allah’a ait olacaktır. Sömürü, zulüm ve haram üzerine kurdukları cahiliyye düzeninde kendilerine maddi çıkar sağlamakta olan sömürücü egemen güçler elbette ki Allah’ın indirdiği hükümlerin uygulanmaması için yırtınacaklardır. Hüküm koyma yetkisi, sadece ve tek Allah’ın olmalıdır. İlahlığın her şeye egemen olması gereğince hüküm, sadece Allah’a özgüdür. Zira egemenlik yani hakimiyet kanun koyma hakkı ilahlığın özelliklerindendir. Egemenliğin kendisine ait olduğunu ileri süren ister bir birey, ister bir sınıf, ister bir parti, ister bir gurup, bir ulus, isterse uluslar arası bir örgüt şemsiyesi altında tüm insanlar olsun, ilahlığın nitelikleri noktasından, herkesten önce Allah’a savaş açmış demektir.
Kanun hükmündeki yalanlarla kamusal alanlar icad edip insanları Allah’ın mülkünde Allah’ın hükümlerine uygun hayat yaşamaktan menedenler, cahiliyye hükümlerine sevdalanmış olanlardır. Sosyal konumu itibariyle kendilerince alt tabakalarda bulunan bir Müslüman hanımın başını örtmesine itiraz etmeyenler, başını örten ya da çarşafa bürünen üniversite öğrencisi ya da belli bir kariyer ve kendilerince yüksek bir mevkide olan birisi oldu mu bu sefer devrim krizleri geçirir, laikçilik saralarına tutulur, insan hakları havarisi kesilenler birden bire kırmızı görmüş boğaya dönerler; hatta bazıları daha da sapıtarak ağızlarından salyalar saçan bir mahluka dönüşürler. Cahiliyyeye sevdalanmış olanlar, İslâm’ı ve Müslümanları idare ve idareci konumunda görmek istemeyenlerdir. Kendilerini efendi, kendileri gibi inanmayan ve giyinmeyenleri köle görenler, Ebu Cehil’in neslinden olanlardır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.