M. Eğitim Bakanı, Misyonerlik ve Diyanet
çanakkale törenleri sırasında, Milli Eğitim Bakanı Hüseyin çelik’in çanakkale’de yaptığı bir konuşmada, misyonerlik hakkındaki sözlerini hayretle karşıladım. Aslında “öğrencilerin sabah andının” neden kaldırılmakta olduğunu da anladım ama gene hayretle karşıladım. Yabancılar bunun okunmamasını istemişler. Yabancıların çocuklarının bu andı yapmaması daha akla uygun değil mi? “Yabancılar istedi diye” bir gerekçe bize yakışmıyor.
Şimdi gelelim misyonerlere. Sayın bakan bunu “fikir özgürlüğü olarak” yorumluyor. “Ne olacak, yapsınlar varsınlar” havasında. Biz nasıl Avrupa’da dinimizi yaymaya çalışıyorsak onlar da aynı şeyleri yapıyorlarmış. Bizim öyle Hıristiyanlarınki gibi bir dinimizi yayma faaliyetimiz yoktur. Biz tebliğ yaparız, dinimizi sevdirmeye çalışırız. Gerisini Allah’ın lütfuna bırakırız. Peygamber Efendimiz’e Cenab-ı Hak tarafından vahiyle tavsiye edilen de budur.
Şimdi gelelim misyonerliğe. Diyanet İşleri Başkanlığı’nın bir kitabını aldım kütüphanemden ve okuyorum. Prof. Şinasi Gündüz’e hazırlatılmış. 2005 yayını. Ortadoğu’da misyonerlik faaliyetlerinde bulunmuş olan W. A. Rice adlı bir İngiliz yazar. “Yirminci Yüzyıl Haçlıları ya da Hıristiyan Misyonerliği” adlı kitabında Prof. Gündüz yazıyordu. Birçok Müslüman yazar ve aydın tarafından kabul edilen, “Misyonerliğin tarihte Haçlı seferleri esnasında Hıristiyan dünyasının gerçekleştirmeye çalıştığı, ama başaramadığı çeşitli amaçları; değişik yöntem ve usullerle gerçekleştirmeye çalıştığı ifade edilmektedir.”
“Tarihte düzenlenen Haçlı Seferleri’nin görünür nedenlerinin başında, Ortadoğu’da Hıristiyan Siyasal Gücünün tekrar egemen hale getirilmesi gelmekteydi. Hıristiyan Batı, Haçlı seferleri ile gerçekleştiremediği bu amacını sömürge ve emperyalizm döneminde birçok yerli işbirlikçilerin de katkısıyla büyük oranda gerçekleştirdi. Bu süreçte birçok yazar ve araştırıcının da haklı olarak vurguladığı gibi, Hıristiyan misyonerliği, özellikle üçüncü dünya denilen ülkelerde adeta sömürgecilik ve emperyalizmin öncü kuvveti gibi çalıştı.”
***
“Nitekim Ortadoğu’da ve Asya’da batılı güçlerin yürüttükleri operasyonlara paralel olarak Evanjelik misyonerler ABD ve diğer batılı Hıristiyan siyasal güçlerin koruması altında, Afganistan, Balkanlar, Irak ve diğer Ortadoğu ülkelerinde faaliyetlerini yoğunlaştırmışlardır.” (Sayfa 9)
Bu evanjelikler de kimler, özellikle nedir derseniz belki on yıldır yazıyorum, gene yazayım. Bunlar eski ahidi (Tevrat) kaynak alan Yahudilerin seçilmiş ırk olduğuna ve vaadedilmiş topraklar” söylemine inanan Hıristiyanlardır. Türkiye’deki faaliyetleri de bu amaca yöneliktir.
VE KIBRIS
Güney Kıbrıs’taki iş başına gelen yeni partinin solculuğu hiç bir şey ifade etmez, çünkü komünistler bile orada milliyetçidir. Tıpkı İsrail’deki İşçi Partisi’nin Arz-ı Mevud idealinden vazgeçmemesi gibi, onlar da “Enosis”ten vazgeçemezler.
Yunan Dışişleri Bakanı da biliyorsunuz, sıkı milliyetçilerdendir. Onların milliyetçiliği gene bilirsiniz ki, “yayılmacı”lık anlayışına dayanır. Bizdeki gibi, vatan müdafaası temelinde oluşan duygular değildir. Ayrıca Hristofias’ın daha önceki lider Papadopulos’tan tamamen koptuğunu da düşünmemeliyiz. Bu sadece “Güney Kıbrıs yumuşadı” imajını vermek için yapılmış bir değişikliktir. Yeni Meclis’te Papadopulos’un mebusları bile var. İlk hedefleri Türk Ordusu’nun adadan çekilmesidir.
Yayılmaya çalışılan “bahar havası”nın, sadece onlara yarayacak bir bahar olduğu unutulmamalı. Ergenekon gürültüleri arasında, bu iş, kotarılıyor. Genel Kurmay Başkanı’nın Kıbrıs’a gitmesini, bu bağlamda değerlendiriyorum.
***
Düzeltme:
Dünkü yazımda Ercan Güney’in ifadesinin alınması tarihini yanlışlıkla 2001 yerine 1991 yazmışım. Düzeltir özür dilerim...