Dışımızdakileri seven içimizdekiler...

Dışımızdakileri seven içimizdekiler...

Hrant Dink’in ölümünde, “Hepimiz Ermeniyiz” sloganıyla caddelere dökülen kalabalığı görünce, “Türkiye’de meğer ne kadar da Ermeni varmış” demiştik.
Ermenilik Hıristiyanlığın bir kolu olduğu için, “Hepimiz Ermeniyiz” diyenler dolaylı olarak tabii ki “Hepimiz Hıristiyanız” demiş oluyorlardı.
Günümüzde Hıristiyan sevenler, özellikle de ABD sevenler olduğu gibi, geçmişte de Amerika sevenler ve ABD mandasını yani Türkiye’nin ABD’nin emri altına girmesini isteyenler olmuştu.
Bir de İngiliz sevenler vardı. Bunlar, “İngiliz Muhibleri (sevenler) Cemiyeti” adıyla bir dernek bile kurmuşlardı. İngilizlere kalben bağlı olmaları şöyle dursun, bir de bu derneği kurarak İngilizlere sevgilerini açıkça ortaya koyuyorlardı.
Hıristiyan sevenler var da Yahudi sevenler yok mu? Tabii ki var. Her ikisini de aşağıda anlatacağız.
Yakın geçmişin İngiliz ve Amerika hayranları, daha kısa tarifiyle Hıristiyan sevenler, bugün yok olmuş değil. El-an bolca mevcut...
Ayasofya, 557. yılını birkaç gün önce kutladığımız İstanbul’un fethinin sembolü. Fetihle beraber câmiye çevrilen Ayasofya, 557 sene geçmesine rağmen Hıristiyan âleminin dilinde hâlâ kilise...
Fetihten 481 yıl sonra, 24 Ekim 1934’de câmilikten çıkarılıp müze haline getirilen ve 76 yıldır Allah zikrinden mahrum olan Ayasofya’ya, bizim dilimiz müze demeye bile varmazken, İslâmî câmiadan birilerinin “Ayasofya Kilisesi” demesi çok zorumuza gitmişti.
Bunun üzerine, “Ayasofya zihinlerde niçin hâlâ kilise?” başlıklı bir yazı yazmıştım. (4/2/2010)
Buna çok bozulan birisi açmış ağzını, yummuş gözünü; beni Müslümanlara çamur atmakla suçluyor. “Attığın çamur bir gün senin üzerine sıçrar” diyor.
Bu kurnaz şahıs, bu cümleleri herkesin okuyacağı yerlere değil, özel olarak sadece bana yazıyor.
Kendisinin bir de Müslüman olduğunu söyleyen bu zata göre, Ayasofya’yı hâlâ kilise olarak ananlar haklı, ama onlara “Niçin böyle diyorsunuz?” diyen ben ise suçluyum ve Müslümanlara çamur atmış oluyorum. Demek ki, “Ayasofya’yı her andığınızda, kilise olarak anın” deseydim rahatlayacaktı...
Beyefendiii! Ayasofya’yı “kilise” olarak ananları tenkit etmek ne zamandan beri Müslümanlara çamur atmak oldu? Benim, “Ayasofya’ya kilise demeyin” demem niçin bu kadar zorunuza gidiyor?
Değerli okuyucular! Demek ki, İngiliz Muhibleri’nin de, ABD mandası isteyenlerin de kalıntıları hâlâ mevcut. Ortak özellikleri de şu: Hıristiyan sevgisinin yanında Yahudi sevgisini de beraber taşıyorlar.
Meselâ bu şahıs, benim Hıristiyanlık ve Yahudilik hakkında yazdığım sayısız yazıları yok sayıp, bana sık sık, “Cesaretin varsa Hıristiyan ve Yahudiler aleyhinde yaz” der durur.
O konularda yazı yazacaksam, hoş onun söylemesi ile yazacak değildim; yazmadım da. Ama kendimce zamanı gelince yazarım; nitekim yazdım. Bu yazılardan birisi, yukarıda bahsettiğim “Ayasofya zihinlerde niçin hâlâ kilise?” başlıklı yazı idi. Ama o, bu yazıyı okuyunca köpürdü...
4 Mart 2010 tarihli “Şok edici bir fotoğraf ve mühim sözler” başlıklı bir yazı yazmıştım. Bu yazımda, İspanya’daki bir müzede sergilenen yeni yapılan şöyle bir heykelden bahsediyordum:
En altta bir Müslüman, onun sırtına hayvana biner gibi binen bir Hıristiyan, en üstte de bir Yahudi..
Onu bu yazım da köpürtmüş. “Böyle bir heykel yok. Hayalî şeylerle Müslümanları niye korkutuyorsun!..” diye itiraz ediyordu. Bazı okuyucularımızın, bahsettiğim heykeli görmek istemeleri üzerine, şu başlıkla ikinci bir yazı yazdım: İspanya’dan İslâm’a hakaret heykeli. (11 Mart 2010)
İspanya’dan İslâm’a hakaret heykeli yazarak girerseniz, internette o heykeli siz de görebilirsiniz.
Böyle bir heykelin olmadığını söyleyen zat bu sefer ağız değiştirip, “Bir akılsız böyle bir heykel yapmış, sen de milleti onunla korkutuyorsun. Vakit gazetesi de sana âlet oluyor” diyordu...
Şimdi, “İsrail Dışişleri Bakan Yardımcısı Danny Ayalon, akılsızca bir iş yapıp Türk Büyükelçisi Oğuz Çelikkol’u alçak bir koltuğa oturtup kriz çıkarttı diye haber yapıp millete bunu duyurmanın ne anlamı var?” mı diyelim?
O, bizim büyükelçimizi alçak bir koltuğa oturttu, İspanya’daki heykelde de secde eden bir Müslüman, Hıristiyan ve Yahudinin altında gösteriliyor. İkisi de aynı. Bu, İslâma az bir hakaret midir?
“Ayasofya...” ve “...Heykel” yazılarımı tenkit eden bu zat, dinleyicileri şok eden Fatih Altaylı’nın, Mavi Marmara baskınıyla ilgili şu sözlerini tenkit etti mi acaba: “Yapılanlar savaş nedeni değildir. Şunu da unutmamak gerekir, İsrail’in hassasiyetlerine de saygı göstermeliyiz. Diyelim ki Avrupa’dan bir grup serseri, “Biz PKK’ya yardım götüreceğiz” deseler ve İskenderun limanına demir atmak isteseler, Türkiye ne der?”
Dikkat! “Evet onu da tenkit ederim” değil “Ona da yazdım ve tenkit ettim” demesi lâzım.
Dinî ilimlerde bir seviyeye kadar bilgisi olan, Arapça bilen ve kendisini Müslüman gösteren bu zat, Fatih Altaylı’yı tenkit etti mi bilmiyorum, ama İkinci Binin Yenileyicisi olan İmam- Rabbânî Hazretleri’ni “O, İslâm’a Hindistan putperestliğini sokan bir müşrik” diye hakaret edebilecek derecede bir sapık.
İslâmî bir kelime olan “Murabıt” kelimesiyle oraya buraya yazı yazan bu kişi, bir tasavvuf büyüğü olan İmam-ı Rabbâni’ye bu derece düşman olduğu için, arada bir tasavvufla ilgili yazı yazan bana da muarız. Bendenizi, “Bir tarikatın üyesidir” diyerek aklınca bir yerlere gammazlıyor.
“Tarikatçıya ayet yazıyorum. Ayet karşısında kuduruyor” diyecek kadar da kudurgan...
Kötü söz sahibinindir fehvasınca, onun bu sözünü paketleyip kendisine gönderiyoruz. Buyursun kendi sözünü istediği kadar başında taşısın...
Mavi Marmara şehitlerine Allah’tan rahmet, yakınlarına baş sağlığı, yaralılara âcil şifalar, yakınlarını bekleyenlere de sağ salim kavuşmalarını diliyorum...

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi