Bundan sonra ne olacak?
Yurtdışında, Birleşmiş Milletler gibi bir sosyal ortamda bulununca Türkiye ile ilgili gelişmelerde birinci muhatap siz oluyorsunuz. Korsan devletin Mavi Marmara saldırısıyla başlayan Türkiye ve İsrail arasındaki kriz, Türkiye’nin sert tavrı, Türkiye halklarının tepkisi, ilgiyle takip ediliyor.
Böyle olunca da, bizi tanıyan onca farklı ırktan akademisyen ve öğrenci hep aynı soruyu soruyor: “Mavi Marmara katliamından sonra ne olacak? Türkiye’nin tavrı retorikte mi kalacak? Türkiye İsrail’le bir savaşı göze alabilir mi? Halk ve devlet böyle bir bedel ödemeye hazır mı?”
‘Mavi Marmara’ bir gemi olarak değil, bir siyasi terim ve bir milâd olarak farklı ırkların dillerine yerleşmiş durumda.
Bir taraftan Türkiye’nin halk ve devlet olarak gösterdiği Gazze duyarlılığından dolayı tebrikleri kabul ederken (Yurtdışında siz olayla ilgili olmasanız da, ilgilisinizdir, böyle algılanır) bir taraftan da bu sorulara cevap yetiştirmeye çalışıyorum.
Cuma akşamı, Güney Afrika’da Güney Afrika ve Meksika maçıyla Dünya Kupası futbol maçlarının start aldığı saatlerde, bendeniz; Türkiyeli öğrencilerin oluşturduğu Malezya Uluslararası İslâm Üniversitesi “Turkish Student Society” ile farklı ülkelerden öğrencilerin oluşturduğu klüplerin ortak programında; “Mavi Marmara saldırısı ve gelecekteki etkileri” üzerine bir konuşma yaptım.
Sunum sonrası onca farklı ırktan öğrencinin yöneltmiş olduğu yine aynı minvalde sorulara muhatap oldum: Türkiye’nin tepkisi devam edecek mi? İsrail Türkiye arasında hiçbir şey artık eskisi gibi olmayacak denmişti, gerçekten olmayacak mı? Yoksa İsrail’in yaptıkları yanına kâr mı kalacak? Yükselen Türkiye karizmasını çizdirecek mi?
Türkiye’deki iç dengeleri, siyasi yapıların farklı duruşlarını, İsrail lobisinin bürokrasi ve medyadaki gücünü, bu gücün Amerika ile irtibatını, tarihsel İsrail-Türkiye ilişkilerinin doğasını, Osmanlı’nın küllerinden doğmuş seküler Türkiye’nin geçirdiği evreleri, devlet toplum gerginliğinin parametrelerini, toplumun sosyal yapısı ve hafızasını formatlamaya yeltenmiş elit tabakanın gücünü, her şeyden önemlisi dünya coğrafyasında Türkiye’nin işgal ettiği mekânın jeostratejik önemini, tarihî derinliğini bilmeden bu sorulara cevap vermenin zor olduğunu, verilecek cevapların da anlaşılamayacağını yaşayarak öğrendim.
Ak Parti’nin kaç tane askerî darbe teşebbüsüne maruz kaldığını, başbakana yönelik onca suikast girişimini, iktidarda olduğunu söylediğimiz partiyi kapatmak için açılan dâvâyı, kapatılmaktan kıl payı kurtulmanın işaretlediği yargı diktatörlüğünü, kaynatılan onca cadı kazanını anlamadan, hükümetin son krizi ne kadar başarılı yönetip yönetmediğini değerlendirmek de kolay olmayacaktır.
Türkiye’ye özgü irrasyonel angajmanlar, güç merkezleri arasındaki dengeler yerli yerine oturtulmadan hükümet sözcülerinin gâyet sert açıklamaları, retorikten ileri gitmeyen açıklamalar olarak anlaşılacaktır.
Sayın Ahmet Davutoğlu; “Mavi Marmara saldırısı Türkiye’nin 11 Eylül’üdür” sözüyle bu olayın Türkiye için bir milâd olduğunu ifadelendirdi. Bu hüküm cümlesi, Başbakan Tayyip Erdoğan’ın açıklamaları yanında nisbeten yumuşak kalır. O zaman Türkiye ne yapacak?
Türkiye, İsrail kurulduktan sonra onu tanıyan ve ticârî ilişkiler kuran ilk Müslüman ülke. Gasbedilmiş toprakların gasbını meşrulaştıran bir duruş sergilemiş. İsrail’in bölgedeki müttefiki olmuş. En zor ânlarında el uzatmış. Ekonomik kriz yaşadığı demlerde onu rahatlatacak askerî alımlar yapmış. Yapmış da yapmış... Hem de bütün dünya Müslümanlarını küstürme pahasına.
Bu utanç verici realiteden İsrail’le diplomatik ilişkilerin en alt seviyeye çekildiği ve sıcak bir çatışmanın dahi olasılığının konuşulduğu bir vasata gelmişiz. Söylenenler retorikten öteye geçmeyecek kanısı, doğru gözükmüyor bize.
Kanaatimce Türkiye İsrail’le sıcak bir savaşı düşünmeyecektir. Türkiye buna hazır değildir. Çünkü İsrail’le bir savaş Amerika ile bir savaş anlamına gelir. İsrail de Türkiye ve Batı’yı karşı karşıya getirecek bir gerilim siyaseti izliyor zaten. Bunun için de Batı’nın hassasiyetlerine oynuyor.
Batı’da yüksek sesle tartışılmaya başlanan; “Türkiye eksen mi değiştiriyor? meselesi, Yahudi lobilerce yönetiliyor, Batı’yı alarma geçirmek üzere.
Velhâsıl, Türkiye, İsrail’in zorladığı türden tepkiler göstermek yerine, tarihî derinliğine yakışır yaptırımlar uygulamak zorundadır. Bundan sonra ne olacağına Türkiye karar vermelidir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.