Vuvuzela
Güney Afrika’ya has bir nefesli çalgı... Ama statta 50 bin kişi birden Vuvuzela çalınca, dayanılmaz bir gürültü çıkıyor. Futbolcuların siniri bozulduğu gibi, maçı televizyondan izleyen milyonlarca insanın da kafası şişiyor.
*
Futbolda seyirci coşkusunun yerini hiç bir şey dolduramaz.
Gool diye bağıran binlerce insanın ortak heyecanını, hiç bir borazan yansıtamaz.
Monoton bir ses bu.
Futbolun aktivitesiyle bağdaşmayan, miskin bir hava estiriyor.
*
Anlamadığım nokta şudur.
Kendi takımlarının maçlarında çalsınlar ama İngiltere-Amerika maçında niye çalıyorlar Vuvuzela’yı? Güney Kore-Yunanistan maçında niye çalıyorlar? Amaçları nedir? Belli değil...
90 dakika ninni dinliyoruz.
Mecbur muyuz?
*
Futbolun ayrılmaz parçası olan seyirci, bir enstrüman tarafından bastırılamaz.
Binlerce kişi maç boyunca keman çalsa dayanabilir misiniz?
Kaldı ki bu, nefesli saz... Kuvvetli ses... Kulakları rahatsız eder...
Üstelik bir melodi yok ortada...
Dat-dut diye bir kakofoni.
Yabancı madde diyemem.
Ama futbolun doğasıyla uyuşmuyor... FIFA’nın müdahale etmesi lâzım diyenler yavaş yavaş haklılık kazanıyor.
*
Ne güzeldir çıplak ses.
Ne güzeldir insan sesi.
Toplu tezahürat ne güzeldir.
Kaçan gollere ah çekmek, zarif hareketleri coşkuyla alkışlamak, hakemin yanlış bir kararını topluca protesto edip yeri göğü inletmek... Bunlar renkli şeyler... Her biri değişik bir motif.
Vuvuzela ise, hep aynı sesi çıkartan, ruhsuz bir alet. Ormanda kaybolursan belki lâzım olur, ama futbolda asla.
İlk defa böyle bir şampiyona seyrediyorum.
Gool diye bağıran yok...
Sanki seyircisiz maç oynanıyor. Tribünler Vuvuzela’ya teslim olmuş.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.