İnin o merdivenden! Oraya Grup Yorum oturacak!
Adını yazınca “korktuğunu” beyan ettiği için burada bu sefer ismini anmayacağım bir cins-i latif köşe yazarı ve televizyon yorumcusu, Gazze’ye giden yardım gemilerini ve içindekileri eleştirdiği için “Siyonist yardakçısı” damgası yediğini öne sürdükten sonra, yaşadığı “korku ve mağduriyet” halinin kendisi gibi Solcu ve Sosyalist olanlar tarafından iliklerine kadar hissedildiğini iddia etti.
Ona göre, bu yeni durumdan sosyalistler korku, kaygı ve endişe duyuyor. Sanki o gemiler ABD’nin Ortadoğu’daki jandarması, ırkçı-siyonist İsrail emperyalizminin üzerine değil de Türkiye’deki sosyalistlerin üzerine yürüdü.
Bizlere bu haberi verdiğine göre, kendisini o kesimin sesi gibi görüyor.
Ve fakat şunu unutuyor ki yaptığı bu ihbarların bir tek kelimesi bile doğru değil. Doğru olan tek şey, kendi korkuları ve aşağılık menfaatleri.
Üstelik gemide Türklerin dışındaki bütün Avrupalılar sosyalistti. Türkiye’deki bütün solcu ve sosyalistler adına konuşma hakkını kendisinde hangi cüretle bulduğu hususunda şahsen bir şaşkınlık içinde değiliz. Çünkü bu tiplerin en görgüsüz emrivaki durumlarını en cahilane bir cesaretle serdetmedeki hünerleri, bilenlerin malumudur.
İsmet Özel, çok eskiden İslamcılar nezdinde bugün gelinen tabloyu öngörmüş ve mealen, “Bulunduğumuz merdivene doluşuyorlar. Yakında bu basamağın bizden hasıl olan bütün vasıfları bulanıklaşacak” demişti ve bu oldu.
İşte o merdivenin sosyalizm basamağına da yıllardır merkez medyanın şımarık tatlı su solcuları doluştuğu için, orada da muazzam bir bulanıklık meydana geldi.
Arkasındaki merkez medya gücüyle ülkenin sosyalist basamağını yıllardır işgal eden bu ve bunun gibi tipler, yıllardır sosyalizmin sahici ve samimi neferlerinin üstünde hep bir sis perdesi gibi durdular. Bu yüzden dindar halk kitleleri hep bu tiplerin çirkin silüetlerinde okudu Sosyalizmi.
Üstelik kendilerini hasrettiklerini iddia ettikleri yerdekilerin başlarına cinayetler, katliamlar ve olmadık haksızlıklar geldiğinde hiç oralı bile olmadıkları gibi, işgal ettikleri medya sütunlarından “bana da ucu dokunur” korkusuyla ön alma kabilinden “özeleştiri” görünümlü, aman dileyici ihanet yazıları yazmaktan da geri durmadılar.
O bildik iki yüzlü halleriyle yıllarca yok saydıkları, görmezden geldikleri gerçek ve namuslu sosyalistler, geçtiğimiz cumartesi günü Beşiktaş İnönü Stadyumu’nu doldurdu. Grup Yorum oraya İHH Başkanı Bülent Yıldırım’ı da davet etti ve bu vesileyle Filistin’i her zaman olduğu gibi yine en güçlü şekilde selamladı. Tıpkı İslami Cihad lideri Fethi Şikaki’yi yıllar önce şehadeti dolayısıyla Kurtuluş dergisinin kapağından selamladıkları gibi.
Ve sen öfkesi sahte, gardan kırması dandik, koca kolyesi üçüncü sınıf Dalaylama özentisi kokan yazar!
O manzaraya bakıp hiç düşündün mü “Ben sosyalistsem bunlar ne” diye. Sıçrattığın tükürüklerin ve biteviye yaydığın yağlı ve kirli buğun İnönü Stadyumu’nu da örtmeye yetti mi?
Demir sağanaklar altında f tipi cehennemlerinde yanarak can verenler, dışarıda yoldaşları için ölümlere yatanlar, namus, haysiyet ve vicdan imtihanlarından tarihin şahitliğinde destansı öyküler derip insanlığın modern zamanlarda da hep varolduğunu ve sonsuza dek varolacağını çocuklarımıza müjdeleyenler ile sen ve senin gibiler arasında Şeytan ile Peygamber arasındaki kadar mesafe vardır.
YENİ ÇIPLAK UYARICIMIZ
Eski Başbakanlık sözcüsü, Radikal yazarı Akif Beki, her zamanki köylü kurnazlığı ile hükümetin dış politikada başarılı olduğunu söyledikten sonra, “çıplak uyarıcılığa” soyunup o politikaların mimarı olan Ahmet Davutoğlu’nu Pan İslamizm yapmakla, “derin benlik idrakinde” bulunmakla suçluyor. Halbuki Davutoğlu “derin benlik idrakinde bulunsa” bile hiç kimse ona bu durumu yakıştırmamazlık etmez. Asıl Beki’de hastalıklı bir hal almış olan “ben ben ben” saplantısı, temelde haklı bir birikimle desteklenmediği için kendisinin üstünde oldukça komik duruyor. Beki bunları yazınca Hürriyet’ten Ertuğrul Özkök de “İyi oldu, ben korkuyordum, yerime başkası söyleyiverdi” diyerek, Beki’yi kutladı.
Radikal’den Deniz Zeyrek ise, Akif Beki’nin yazısından sonra canlı yayında “Benim bulunduğum noktaya gelmesinden çok mutlu oldum. Başbakan ile Davutoğlu arasında görüş farkı varmış, umutlandım” dedi. Zeyrek bu laflarla Beki’yi bir anlamda “kanaat önderi” ilan etti iyi mi? Ancak huzurdan kovulmuş, sâbık sözcülerin nasıl olup da camiada kanaat önderi durumuna yükseldikleri konusunu biraz açması gerekiyor.
-Akif Beki! Tabi ki ahbapların gibi sen de pozisyon alıyorsun. Davutoğlu stratejisiyle yoluna yürüyecek bir Türkiye’de kendine eskisi gibi ballı mevkiler bulma ihtimalin hiç yok. Bu yüzden sen ve ahbapların şimdiden “çıplak uyarıcı” kontenjanından yerinizi ayırtıyorsunuz da o platforma son günlerde epey doluştunuz be bayım. Dikkat edin sıkışa sıkışa kıçınız aşınacak.
Ayrıca o eleştirilerde Başbakanı ve hükümeti ayrı tutup, Davutoğlu’na yüklenmek, harbiliğin bu mahallede artık kanalizasyon şebekesinde sürünmekte olduğunu gösteriyor. Kardeşim siz hiç mi hayatınızda bir kez olsun gözünüzü karartıp adam gibi kavga etmediniz! Hiç mi Anadolunun o sert ve soğuk kuzey rüzgarları, bir kez olsun bağrınızda esmedi!
Böyle dostane görünümlü, içerden içerden, sinsi sinsi, yılışık yılışık, kalleş kalleş geçirmeler, oraya buraya yatırım maksatlı selam çakmalar, kulağa karsuyu kaçırma yollu muhbirlikler, Aydın Doğan’ın himmetine karşılık diyet ödemeler… Oğlum iki dakka delikanlı olun be. Sizi görünce gidip kusmak istiyor insan.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.