Daha dava bitmeden...
Daha dava bitmeden sanık, hakimi mahkum ettirdi
Zannediyoruz dünyada bir ilk yaşandı... Ergenekon sanığı Mehmet Haberal, aleyhindeki dava devam ederken kendisini muhakeme eden hakimleri şikâyet etti. Davacı Prof. hakimlerin kasten tahliye kararı vermedikleri iddiasında. İddiasına delil olarak da kendisine sorulan 180 soru içinde Ergenekon adlı örgütü kurma suçuyla alakalı bir şey bulunmamasını gösteriyor.
Yargıtay’ın davaya bakan hukuk dairesi, sanık davacının iddiasını haklı bularak dokuz hakimden her birini 1500 TL cezaya mahkum etti.
Mahkum olan yani Haberal’ın dediğine göre kasıtlı davranan hakim sayısı bir, üç, beş değil, tam dokuz kişi. Bir-iki kişi olsa belki kasıtlı davrandılar sözü inandırıcı olabilirdi. Fakat bu kadar yüksek sayı ve bu karar.
Dosya şimdi Yargıtay Hukuk Dairelerine gidiyor. Orası tasdik ederse bu cezalar, hakimlerin maaşından kesilecek. Kararın esasına giremeyiz. Henüz kesinleşmedi.
Biz hadisenin psikolojik tarafına işaret etmeye çalışacağız:
Bir kere, bundan sonraki duruşma safahatı -taraflar aynı olursa- mağrur sanık, mahcup hakim şeklinde cereyan edecektir. Hakimler de insan. Kararın onları sarsmadığını kimse iddia edemez. Zaten herhalde davadan çekileceklerdir. Sanıkla hakim arasında husumet doğmuştur. Onlar çekilmese bile sanıklar bunu ister.
Anlattığımız hakimlerle alakalı psikoloji. Bir de diğer sanıklar var. Onlar da şimdi sıraya gireceklerdir. Onlar da zafer kazanmak isteyecektir. Haklı-haksız dizi dizi dava açılacaktır. Bir kargaşanın doğacağı belli. Böylece, yani mevzuatın verdiği gedikler yüzünden ne yaşanıyor?
Mahkeme de hakim de mehabetini kaybediyor. Hakime ve mahkemeye inanç zedelenirse adaletten söz edilemez.
Davanın açılma sebebi Ergenekon örgütünü kurmak. Peki, 10-20 değil 180 soru içinde neden müsned/atılı suçla alakalı bir soru yoktur?
Bu cümle, soyut olarak doğrudur. Ama herhalde mahkemenin de bir işleme planı vardı.
Dava devam ediyor, doğru.
Karışmamak lazım, doğru.
Ancak adalet tarihine bir olay geçiyor, bu da doğru.
Sanık, yargılama devam ederken hakimlerin topunu birden dize getiriyor.
Bizi alakadar eden mahkemelerin şahsiyeti. Asıl kaybeden adalet oldu dersek yanılmış mı oluruz? Hukuk Dairelerinin kararı ne olursa olsun bu netice değişmez.
Bir tarafta Anayasa Mahkemesi hakimi Fulya Kantarcıoğlu’nun Alevi dedesi diye bilinen Seyfi Oktay’dan talimat aldığına dair iddialar, bir tarafta bu gerçekler.
Herkes adalet için hassas olmalı.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.