Bir düşün...
Olmaz ya.
Farzet oldu.
Dediler ki: Al sana özerklik.
Ama, bana güvenme... Kendi memurunun maaşını kendin ver, kendi hastaneni, okulunu kendin kur.
Özel milis mi istedin?
Aha, buyur sana yetki... Kendi asayişini kendin sağla... Bak, zaten kapı gibi belediyelerin var. Kendi yolunu, suyunu, elektriğini, kanalizasyonunu kendin yap... Kendi televizyonunu kendin kur, otur seyret.
Var mısın?
Bilirim ki yoksun.
Paçama yapışıp arkamdan bağıracaksın:
- Beni bırakma.
***
Pekalâ, pekalâ.
Bırakmam.
Sen istediğin kadar küfret bana... İstediğin kadar arkamdan hançerle beni. İstediğin kadar engelle yatırımları, bombala karakolları...
Ben yine de suyumu elektriğimi seninle paylaşırım. Okulumu, hastanemi, eczanemi, postanemi seninle bölüşürüm.
Doktor, Kaymakam, Vali, Polis, Subay, Hakim, Savcı, Öğretmen ne kadar benim ise, o kadar da senindir.
Bir çok alanda haksızlığa mı uğruyorsun? İnan ki ben de uğruyorum.
Fakir fukara mısın? İnan ki ben de öyleyim.
- Bırakmam seni.
Ayrılamayız.
Bizler Güneydoğu’nun ruh ikizleriyiz.
***
Bu bakımdan...
Ne federasyon, ne eyalet, ne de bağımsız bir devlet.
- Unut bunları.
“Havasına, suyuna, taşına, toprağına, bin can feda bir tek dostuna” diyerek sarıl bu ülkeye, sarıl bu bayrağa...
Yağmur ve toprak kokan şu Anadolu, hepimize bol bol yeter.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.