Âlimler ümmete rehber olmalı
Uluslararası Müslüman Âlimler Birliği Genel Kurulu’nun açılış toplantısı Kur’an-ı Kerim tilavetinden sonra protokol konuşmalarıyla başladı. İlk konuşmayı yapan Âlimler Birliği’nin Genel Sekreteri ve aynı zamanda toplantıyı organize eden heyetin başkanı Prof. Dr. Ali Karadaği Türkiye’ye şükranlarını dile getirdikten sonra özetle toplantı hakkında bilgi verdi. Toplantının ev sahipliğini yapan İslam Dünyası Sivil Toplum Kuruluşları Birliği (İDSB)’nin Genel Sekreteri Necmi Sadıkoğlu teşkilatlarının çalışmaları ve bugün geldiği nokta hakkında bilgi verdi. Necmi Sadıkoğlu bilvesile, bu yaz Endonezya’da bir uluslararası aile konferansı düzenleme için hazırlıkları sürdürdüklerinin duyurusunu da yaptı.
TGTV Genel Başkanı Av. Necati Ceylan konuşmasında çağdaş emperyalizmin bölgeyle ilgili oyunları karşısında Müslümanlara düşen görev ve güç birliği çalışmalarının önemi üzerinde durdu.
MÜSİAD Genel Başkanı Ömer Cihad Vardan’ın konuşması doğal olarak İslam âleminde ekonomik işbirliğinin güçlendirilmesi konusu hakkındaydı. Bu arada Müslüman Âlimler Birliği’ne Türkiye ürünlerinin satın alınması ve turizm için Türkiye’nin tercih edilmesi çağrılarından dolayı teşekkür etmeyi de ihmal etmedi. Kendisi de bu hassasiyetin İslâm âleminde genel bir dayanışma ve ekonomik işbirliğine dönüşmesi çağrısında bulundu. Vardan kendilerinin böyle bir işbirliğinin geliştirilmesi ve güçlendirilmesi için çalışma içinde olduklarını dile getirdi. Aslında çağdaş emperyalizmin İslam âlemine baskı ve dayatmalarının önüne geçilebilmesinin, Müslüman toplumların onurlu ve özgür hareket edebilmelerinin birinci şartı kendi içlerindeki dayanışma ve işbirliğini güçlendirmeleridir. Ama bunun başarılabilmesi için işbirlikçi diktatörlerin sultalarının da en azından zayıflaması ve halkların özgür iradelerinin yönetimlere taşınmasının büyük önemi var.
DİB Din İşleri Yüksek Kurulu Başkanı Prof. Dr. Hamza Aktan’ın konuşması daha çok ulemayı kirâma nasihat tarzındaydı. Din hizmetleriyle ilgili resmî kurumun en üst kademelerinde bulunan bir zâtın böyle vaaz ve nasihat üslûbuyla konuşmasını doğal karşıladık ama “Müslüman – gayri müslim ayrımı yapmadan” vurgusunu tesbih çeker gibi tekrar etmeye neden ihtiyaç duyduğunu anlayamadık. İslâmî yardım kuruluşlarının ve Müslümanların mazlumların haklarıyla ilgilenme amacıyla kurduğu sivil toplum kuruluşlarının böyle bir ayrımı zaten yapmadığı ortadadır. Ayrıca Aktan’ın, Hz. Peygamber (s.a.s.)’i hedef alan karikatürlere karşı İslam âleminde yükselen öfkelere yönelik eleştirilerini ve bu konuyla ilgili sözlerine Resûlullah (s.a.s.)’ın kendisini Taif’te taşlayanlara “Ya Rabbi! Kavmimi bağışla onlar bilmiyorlar” diye dua etmesini delil göstermesini de isabetli bulmadık. Müslümanlar en kutsal değerlerine bile iğrenç bir şekilde saldırılması karşısında seslerini yükseltmekte, öfkelerini ortaya koymakta haklıdır, bunda eleştirilecek hiçbir şey yoktur. Ayrıca Resûlullah (s.a.s.)’ın hafızlarını tuzağa düşürüp şehit edenlere bir rivayete göre kırk gün sabah namazlarında okuduğu kunut dualarında beddua ettiğini de bilmeliyiz. İnsanları hakka davet etmekte kullanmamız gereken üslûp yerine göre katillere, bizim kutsallarımıza iğrenç şekilde saldıranlara karşı sessiz kalmamızı şart koşmaz. Kur’an-ı Kerim’de onlara karşı öfkeli ve tepkili olmamızı gerektiren muhtelif âyeti kerimeler mevcuttur. Müslüman Âlimler Birliği Başkanı Üstat Yusuf el-Karadavi’nin konuşmasında kendilerinin söz konusu karikatür saldırılarına karşı öfkenin ve seslerin yükseltilmesini istediklerini ve bu çağrılarının bayağı etkisini gösterdiğini vurgulaması da söz konusu teşkilatın Aktan’la aynı görüşte olmadığını gösteriyordu.
Bir önceki yazımızda da dile getirdiğimiz üzere protokol konuşmalarından en çok heyecan uyandıran İHH Genel Başkanı Bülent Yıldırım’ın konuşmasıydı. Bunun da sebebi tabii ki Mavi Marmara katliamına karşı tüm dünya Müslümanlarında yükselen öfke, gadab ve mazlum Gazze halkına yardım götürürken vahşi saldırıya maruz kalan şehitlerin açtığı zulme tepki bayrağının yere düşürülmemesi gayretidir. Yıldırım konuşmasında daha çok Mavi Marmara gemisine yapılan vahşi saldırıda şahit olduklarını dile getirdi. Onun şahitlikleri siyonist zalimlerin vahşette ne kadar ileri gittiklerini de gözler önüne seriyordu. Ellerinde siyonist katillerin sergiledi vahşeti gözler önüne seren daha pek çok malzeme bulunduğunu söyleyen Yıldırım hukuk mücadelelerinin süreceğini ifade etti.
Açılış oturumunun en uzun ve kapsamlı konuşmasını yapan Müslüman Âlimler Birliği Başkanı Prof. Dr. Yusuf el-Karadavi’nin konuşmasından aldığım notları da inşallah müteakip yazıda aktaracağım.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.