Ekrem Kızıltaş

Ekrem Kızıltaş

17 yıldır bir türlü yapılamayan...

17 yıldır bir türlü yapılamayan...

Üzerinden tam 17 yıl geçti. Ama 2 Temmuz 1993 günü Sivas'ta tam olarak neler olup bittiği konusunda net bir bilgi sahibi değiliz.

Sivas'da o gün çok kötü birtakım şeylerin yaşandığını ve bu yaşananların 37 insanımızın hayatına mal olduğunu biliyoruz sadece.

Olayların neden çıktığı, nasıl tam bir facia haline dönüşebildiği, devlet güçlerinin neden duruma hakim olamadığı; içinde onlarca insan bulunan otel yanmaya başladığında bile, müdahele etmeye niyetlenenlerin neden durdurulduğu... gibi önemli suallerin cevabı hala yok...

Sivas davası olarak ünlenen dava ile alakalı sorular da hala cevapsız. Önce Erzurum'a sonra Ankara'ya alınan ve olayla bağlantılı olup olmadıkları şüpheli olan kişilerin yıllardır mağdur edilegeldikleri dava da, hukuk sistemimizin içinde en çok istisnalarını barındıran davası olarak, hala tartışma konusu...

Sivas'ta 2 Temmuz 1993'de yaşananların, tamamen gerçeklerden kopuk olarak sloganlaştırılması ise olayın belki de en vahim boyutu.

İnsanların bir otel içerisinde dumandan boğularak can vermesine razı olabilecek tek bir insanın bile bulunmadığı bu ülkede; Sivas olaylarının, bir kesim insanın başka bir kesim insanı vahşice yakarak katlettiği bir olay olarak anılması hususundaki gayretler, en azından ürkütücüdür.

2 Temmuz 1993'deki olayda hayatını kaybeden 37 kişiden sadece 33'ünün bayraklaştırılıp, vurularak öldürüldükleri anlaşılan diğer 4 kişinin nerdeyse hiç gündeme bile getirilmiyor oluşu, olayla ilgili samimiyetsizliğin belki de en önemli tarafıdır...

Sivas'da o gün yaşananları bir tür karambol kabul ederek, bu arada birisi otelde olmak üzere, şehrin çeşitli yerlerinde hayatlarını kaybeden 4 kişiyi normal kabul etmek ve bu konuda nerdeyse tek bir kelime bile sarf etmemek, ne kadar normaldir ki?..

Sivas'ın değişik yerlerinde kurşunlanarak öldürülen 3 kişiye ait özel eşyaların, Alevilerin yaşadığı semtlerde bulunmasının temin edildiği hatırlandığında, mesele daha da bir ciddiyet kazanıyor aslında; tabii ki düşünmek isteyenler açısından...

Ve Başbağlar...

Sivas'da yaşananlardan üç gün sonra Başbağlar Köyü'nde yaşananlar, Sivas'ı değişik bir şekilde bayraklaştırmak isteyenler nezdinde, nerdeyse yok kabul edilen bir olay...

Oysa Kemaliye'nin Başbağlar Köyü'nde, insanlar yatsı namazında iken basılıp, 'Sivas'ın intikamını alıyoruz' diyerek 33 kişi katledildi...

Kurşunlanarak öldürülen 4 kişiyi saymazsak, Sivas'ta dumandan boğularak hayatlarını kaybeden 33 kişiye karşılık, Başbağlar'dan 33 kişi...

Hangi akıl, bu iki olay arasında özellikle tertipleyenler açısından bir bağlantı olduğunu ve bu katliamların altında imzaları bulunanların esas dertlerinin Türkiye'yi karıştırmak olduğunu anlayamaz ki?..

Biz söyleyelim: Sadece bu işleri tertipleyenlerle bağlantısı bulunanlar, bu olayların aslında derin bir provokasyon olduğunu gözlerden gizlemeye çalışarak, olayların sorumlularının başlattığını devam ettirmeye çalışırlar...

17 yıl geçti ama hala Sivas ve Başbağlar katliamının gerçek suçlularını bilmiyoruz.

Başbağlar'da işlenen katliamla alakalı olarak ortada herhangi bir sorumlu yokken; Sivas olayıyla alakalı olarak mahkeme edilenlerin çoğunun bu işle alakaları olmadığını, Sivas'ı slogan haline getirenler de biliyor...

Sivas ve Başbağlar'da hayatlarını kaybedenlerle alakalı olarak yapılması gereken temel şey, bu iki olayı, kimin ya da kimlerin hangi niyetle sahneye koyduğunu bir an evvel bulabilmektir...

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ekrem Kızıltaş Arşivi