Mescidi Aksa’sız Mirac
İsra ve mirac Resûlullah (s.a.s.)’ın Kur’an-ı Kerim’den sonra gelen en büyük mucizesidir. İsra kelimesi aynı zamanda Kur’an-ı Kerim’de bir surenin adıdır ve bu surenin başlangıç kısmında Resûlullah (s.a.s.)’ın Mescidi Haram’dan Mescidi Aksa’ya gece vakti yürütülmesinden bu ibareyle söz edildiği için böyle adlandırılmıştır. Bazıları söz konusu mucizenin isra kısmının yani gece yarısı çok kısa bir süre içinde Allah’ın lütfuyla ve ilahi mucizesiyle Mescidi Haram’dan Mescidi Aksa’ya intikalin Kur’an-ı Kerim’de sabit olduğunu ama mirac kısmının sadece hadislerde geçtiğini söylemektedirler. Fakat pek çok müfessirin açıklamasına göre Necm suresinin baş tarafında anlatılanlarla kastedilen Resûlullah (s.a.s.)’ın mirac hadisesidir. Ayrıca miracla ilgili hadislerin birçoğu sahihtir ve sahih hadis kaynaklarında geçer.
Bazıları da İsra sûresinin birinci âyetinde zikredilen Mescidi Aksa’nın Kudüs’teki Mescidi Aksa değil, Mekke’nin kenar bölgelerinde bulunan küçük bir mescit olduğunu şehrin kenarında olmasından dolayı da böyle adlandırıldığını iddia ediyorlar. Biz Allah’ın izniyle bu iddiaya cevap verdik ve tafsilatlı bilgileri içeren “Mirac, Mescidi Aksa ve Kudüs” başlığını taşıyan bu dosyamız Web sitemizde (www.vahdet.com.tr) mevcuttur. Oradaki ayrıntıyı buraya taşırsak sözü uzatmamız gerekir. Fakat mirac konusunda sahih hadislere ve siret bilgilerine bile şüpheyle bakanların, isra olayının Mekke’den Kudüs’e kadarlık bir yürüyüşü kapsadığını inkâr için o dönemde Mekke’nın kenarında Mescidi Aksa adında bir mabed bulunduğu şeklindeki son derece zayıf bir iddiaya tutunmalarını garipsememek mümkün değil. Üstelik isra olayı eğer iddia edildiği gibi şehrin kenar mahallesine yürütülmekten ibaret olsaydı bunun mucizevi yanı ve Mekke’deki müşriklerle mü’minler arasında tartışmaya yol açacak ciheti ne olacaktı? Ayrıntı hakkında yukarıda başlığını verdiğimiz dosyamızın okunmasını tavsiye ediyoruz.
Bizim asıl üzerinde durmak istediğimiz husus ise günümüzde mirac gecelerinin ihyasında Mescidi Aksa’nın ve Kudüs’ün unutulması. Yani miracın yıldönümü yaygın isimlendirmeyle bir “kandil gecesi” olarak ihya ediliyor. Ama bir bakıma Mescidi Aksa’sız bir mirac kutlaması yapılıyor.
Bundan önceki Cuma namazında hutbenin konusu isra ve miracdı. Hutbeyi sonuna kadar dikkatle dinledim. Eğer ki Mescidi Aksa isra ve mirac olayının bir durağı olarak Kur’an-ı Kerim’de adıyla zikredilmiş olmasaydı belki hutbede adı bile geçmeyecekti. İlgili âyetin mealinde ve hadise hakkındaki özet bilgide adı anıldı. İmam efendi de hutbenin metninde geçtiği için değil kendinden bir duyarlılıkla ikinci hutbeye kalktığında Kudüs’teki mağdur Müslümanların bu mağduriyetten kurtulmaları için dua etti.
Oysa Mescidi Aksa sadece isra ve mirac hadisesinin bir durağı olduğundan değil Müslümanların ilk kıblesi ve üç harem mescitten biri olmasından dolayı da bir önceliğe sahiptir. Burası sadece bir camiden ibaret değil bir külliyeden oluşmaktadır. O külliyenin içinde İslâm ümmetinin Kudüs’teki 1400 yıllık tarihlerinin bir özeti var. Bu külliye ümmetin Kudüs ve Filistin topraklarına vurulmuş damgasıdır. O mekân aynı zamanda binlerce yıldan beri Kudüs’te yürütülen tevhid mücadelesinin de bir merkeziydi. Kur’an-ı Kerim’de adları geçen peygamberlerin birçoğunun insanları hakka davet mücadelesinde kullandıkları merkezdi. Orayı merkez olarak kullanmayanların da bir şekilde irtibatları olmuştu.
Bugün bu kutsal mabedin siyonist katillerin işgali altında olması tüm dünya Müslümanları için bir ayıptır. Kaldı ki sadece işgal problemi yaşanmıyor. İşgalciler bu kutsal mabedi ortadan kaldırmak için her türlü oyuna başvuruyorlar. Altında tüneller kazarak kendiliğinden yıkılmasını sağlamaya çalışıyorlar. Son yıllarda bu mabedi her taraftan işgalci kuşatmasına almak için çevresindeki Müslüman mahallelerini yıkma çabalarını yoğunlaştırdılar. Bütün bu çabalarını yürütmelerinin sebebi iddia ettikleri şekilde orada daha önce “Siyon Mabedi” diye bir mabedin bulunması değil, Kudüs’ten İslâm’ın izini silme amacı taşımalarıdır.
Mescidi Aksa sadece Kudüs’te veya Filistin’de yaşayanlara değil kıyamete kadar gelecek bütün Müslüman nesillere emanet edilmiştir. O sorumluluğun yerine getirilmesi için de bugün o kutsal mabedin ve içinde bulunduğu beldenin nasıl bir durumda, ne gibi tehlikelelerle karşı karşıya olduğundan haberdar olmamız gerekir. İsra ve miracı ihya ederken bugün Mescidi Aksa’nın karşı karşıya olduğu durumdan söz edilmez, Müslüman toplumların bu kutsal mabedin ve onu barındıran beldenin özgürlüğü için verilen mücadeleye karşı sorumluluğu gözden uzak tutulursa Mescidi Aksa’sız bir mirac kutlaması yapılmış olur.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.