Ali Eyvaz

Ali Eyvaz

Arjantin mi, Almanya mı?

Arjantin mi, Almanya mı?

Dünya Kupası’nda bu sefer Afrika kıtasından hiçbir sürpriz çıkmazken, Güney Amerika’dan da en azından favori olarak gösterilen ülkeler bile akılda kalıcı, parlak bir performans gösteremedi. Sadece Uruguay yarı finale kadar çıktı ve çok rahatlıkla alabileceği bir maçı sırf Avrupa zihinsel hegemonyasının “kendin olma da ne olursan ol” dayatmasına boyun eğdiği için yenildi.

Diyeceksiniz ki o hegemonyaya direnen ve kendi bildiğinde ısrar eden Maradona’lı Arjantin ne yaptı? Evet o da yenildi; ancak en azından kendi olmakta ısrar ederek yenildi. Yenilmekte olanın tespihi, yüzükleri, giydiği elbise bile alay konusu edildi. Ancak ne gariptir ki dünya çapında yapılan bu kara propagandaya rağmen, özgün tarz sahibi, yerleşik Batılı futbol kurallarını ve ezberlerini bozmaya dönük cesur kalkışma ve Maradona’nın “fakir ama gururlu” hareketleri kendi halkı tarafından alkışlandı. Bu anlamda 2010 Dünya Kupası’nın asıl sürprizi ve ayırt edici ülkesi Arjantin ve Maradona oldu. Ne Almanların bıktırıcı disiplini, ne Hollandalıların fırsatçılığı, ne İspanyolların pususu alışılmışın dışındaydı. Hepsi de kendi millet karakterlerinin gereğini yaptılar.

Kendi millet değerlerinin doğrultusunda hareket edemeyenler ise, galip de olsa değersizleşirler. Japonya 1905’te Rusları bozguna uğrattığında ve 1945’te ABD tarafından bozguna uğradığında aslında hiçbir değer taşımıyordu. Çünkü Japonlar ta 18. yüzyıldan başlayarak, başarının ancak Batılılar gibi olmak ve onlar gibi düşünüp, onlar gibi örgütlenmek ve yaşamak olduğunu dünyaya çoktan beyan etmişlerdi.

Bir Asya gücü olarak, Rusları tarumar ettikleri zamanki tehditkâr tutumları ve bilhassa Çin’e yönelik acımasız saldırganlıkları veya ikinci büyük harpten sonra kendilerini koşulsuz teslim ettikleri ABD’nin hamiliğinde sergiledikleri iğdiş edilmiş erilliğin göz kamaştırıcı ekonomik faaliyetle örtbasından mütevellit duydukları hastalıklı gurur, esasta artık şekilden başka bir şey olmayan Japon’un teselli bulayım diye yalayıp durduğu elma şekerinden başka bir şey değildi.
Samuraylar devrine kendi elleriyle son veren Japonlar, şimdi ürettikleri şebek robotlarına “samuray” adını vererek sözüm ona “tekniği aldık ama geleneğimiz sürüyor” klişesini tekrar edip duruyorlar.

Ve fakat ne yaparlarsa yapsınlar, onlar artık dünya milletlerinin gözünde minik aletler yapan, katır gibi çalışıp gık demeyen, tatillerinde dünyanın tarih mirası yerlerini en çok ziyaret eden, tıpkı karıncalar gibi ayağını basıp ezsen bile tebessümünü hiç yüzünden eksik etmeyeceği izlenimini vermeyi ibadet sayan tuhaf ve komik makine adamlardır.

Böyle adamlardan olmayacağını, zaafları dahil her haliyle belli eden Maradona belki de bu yüzden mağlup oldukça daha çok seviliyor. Japonlaşmaktansa insan gibi sürekli yenilen bir kahraman, ahlaklı olanlara daha yakın duruyor.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ali Eyvaz Arşivi