Sahamızı Katillere Kapatmalıyız
Dışişleri Bakanı Sayın Ahmet Davudoğlu’nun geçtiğimiz günlerde HAMAS Siyasi Birim Başkanı Halid Meş’al’le yaptığı görüşme önemli ve takdir edilmesi gereken bir hareketti. “ABD ve siyonist işgal devleti nasıl karşılar?” sorusundan bağımsız bir şekilde ülke halkının, bölgedeki diğer halkların ve insanlığın önceliklerini dikkate alarak kendi özgür iradesiyle dış ilişkilerini belirleyen Türkiye’nin bağımsız ve özgür bir dış politika geliştirdiğinden söz etmemiz mümkün olabilir.
Fakat bu bağımsız ve özgür iradeyi, çıkar hesaplarıyla – ahlâkî değerler çelişkisinin ortaya çıktığı yerde ahlâkî değerlerden yana tavır koymak ve Batı’nın, devletin menfaatinin olduğu yerde hiçbir ahlâkî değere yer vermeyen makyavelist anlayışını tamamen ona bırakmak suretiyle de gösterebilmek gerekir.
Geçtiğimiz Cumartesi günü Siyonist işgal yönetiminin bayan voleybol takımı Avrupa Bayanlar Voleybol Turnuvası maçlarına katılmak üzere Türkiye’ye geldi. Onlarla birlikte, voleybol takımını koruma iddiasıyla işgalci saldırganların cinayet şebekesi MOSSAD’a mensup eli kanlı katiller de Türkiye’ye geldi. Bu olay sadece Mavi Marmara’da saldırıya uğrayan iyilik temsilcilerinin yüreğine değil aynı zamanda Türkiye’nin onuruna ve itibarına atılmış bir mermiydi.
Gazze’de dört yıldan beri haksız bir şekilde kuşatmaya alınan bir buçuk milyondan fazla insana elini uzatmak, onların etrafında oluşturulan zulüm kuşatmasını yarmak ve iyiliğin önündeki engeli kaldırmak için yola çıkan iyilik temsilcileri siyonist katiller tarafından önce mermi ve bomba yağmuruna maruz bırakıldı. Dokuzu şehit edilip 55’i yaralandı. Sağ kalanların kollarına da kelepçe vuruldu ve aşağılayıcı muameleyle, işkenceyle zindana götürüldüler. Fakat onların eli kanlı katilleri, voleybol takımını himaye gerekçesiyle ellerini kollarını sallayarak havayoluyla bu ülkenin topraklarına girebildiler. Havaalanından zırhlı araçlarla ve özel korumayla alınıp beş yıldızlı otellere götürüldüler. İşte buna fırsat tanıyanların önce kendilerinin Mavi Marmara gemisinde zulme ve haksızlığa maruz kalan mağdurlardan özür dilemeleri gerekir.
Eli kanlı katillerin voleybol maçı bahanesiyle bu ülkenin topraklarına girmesine, beş yıldızlı otellerde barındırıldıktan sonra bu ülkenin sahasını kullanmalarına izin verilmesine tepki gösteren Mavi Marmara Platformu adına hazırlanan ve Siyonist katillerin saldırısında yaralanan kardeşlerimizden Hamza Er’in okuduğu bildiride önemli vurgular vardı:
“Siyonistler her zaman olduğu gibi “önce katlet sonra pişkince ilişkilere devam et” politikası güderek, katlettiği 9 canı, kurşunladığı 55 yaralıyı ve insanlık onurlarıyla oynadığı tüm yolcuları yokmuş gibi sayarak, bayan voleybol takımını katil ajanlarıyla beraber Ankara’ya göndermiştir. Bu alçakça bir şımarıklığın göstergesidir.Kadınıyla, erkeğiyle, genciyle bütünüyle asker olan bir toplumun içerisinden çıkan bu sporcular, voleybol topuna vuran elleriyle acaba daha önce kaç Filistinlinin yuvasına ağıtlar düşürmüştür? Bu sporcular ile beraber Ankara’ya gelen MOSSAD ajanları, daha önce bu topaklardaki hangi faili meçhul cinayetlerin hazırlığında yer almış, hangi taşeron örgütlerle görüşmeler yapmış, hangi operasyonlara imza atmıştır?”
Bu bildiriyi okuyan Hamza Er kardeşimiz, Mavi Marmara’da siyonist katillerin helikopterden attığı mermilere hedef olmuş ve mermilerden biri yan tarafından, kaburgalarının altına isabet etmiş, böbreklerini sıyırarak bacaklarından çıkmıştı. Yani sadece 1-2 cm daha içerden geçseydi böbreklerinden birini işlemez hale getirecekti. Bir bacağı tamamen kana bulanmış ve o bacağını kullanamaz haldeyken, siyonist katiller onun kollarına kelepçe vurdular ve benim de gözlerimin önünde zorla yürüterek güverteye aldılar. Buna rağmen siyonist katillerin hastanelerine gitmeyi reddetti ve filodaki doktorların ilk müdahaleleriyle yetinerek İstanbul’a geldikten sonra tedavi oldu.
O ve filoda bulunan tüm kardeşlerimiz Siyonist katillerin sporcusunun da MOSSAD ajanının da aynı ideale hizmet ettiğine, topa vuran elleriyle topu ateşleyen ellerinin aynı olduğuna gözleriyle şahit olmuş ve insanlık tarihine bir utanç, bir yüz karası olarak geçmesi gereken o katillere sahamızı açmanın hiçbir çıkara bağlanamayacağı konusunda kesin kanaate varmışlardır.
Sahamızın siyonist katillere açılması, Mavi Marmara katliamı karşısında öne sürülen şartlardaki ısrarlı tutumla çelişki oluşturduğu gibi o tutumun etkisini tamamen kaybetmesine de yol açabilir. Siyonist katiller karşısında yumuşama onların inatçı tutumlarının daha da güç kazanmasına sebep olacaktır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.