Yargı ve Yayın Yasağı

Yargı ve Yayın Yasağı

Mahkemeye intikal etmiş davalarla ilgili yayın yasağı –yargının etki altına-alınmaması için getirilmiş bir tedbir.Yargıçlar da insan.Her türlü lehte, aleyhte yayın onları da etkiliyor.

Halbuki karar merciinde olanların dış tesirlerden azade olarak hüküm vermeleri, vicdanlarının sesini dinlemeleri gerekiyor.Yayın bombardımanı vicdanları baskı altına almayı amaçladığı için, bir çok ülkede benzeri yasaklar, sınırlamalar konulmuştur.

Mesela ABD’ de jüri üyelerinin mahkeme safahatında karar verilinceye kadar dış dünya ile temasının kesilmesi bu maksada matuftur.

Ancak, yayın yasağı sadece –yargıyı etkileme-potansiyeli taşıdığı için getirilmiş bir yasak değil, Yasağın bir amacı da,bu yayınların toplumu etkileyerek mahkeme kararlarını tartışılır hale getirmesine mani olmaktır...Zira, bu tip yayınlar, mahkemelerin dışında, Toplumun da bir yargılama yapmasına vesile olmakta,toplumsal yargı ile mahkemelerin yaptığı yargının çatışması halinde ise yargı kurumuna duyulan güven sarsılmaktadır.

Demek ki hem Yargıyı etkilememek, hem de Mahkeme kararlarına duyulan güveni zedelememek için böyle bir tedbir gerekli.

Bu evrensel hukuk kuralı meslek, meşrep ayırımı yapmadan herkesi bağlar.En çok da yargı görevi yapanları bağlar.Onun için,Adalete, maddi gerçeğe ulaşmak isteyen yargı mensupları bu kurala çok dikkat ederler.Karar verinceye kadar her türlü dış etkiye karşı kör ve sağır olurlar.

Ama gelin görün ki,AKP iddianamesinde bu hassasiyetin zerresi yok.Aydın Doğan medyasının –AKP-nin kapatılmasını benimsetmeye dönük yayınları bir yana, bizzat Yargı organının bile kamuoyu oluşturmaya çalıştığı istisnai bir durumla karşı karşıyayız.

İki gün önce gazetelere yansıyan iletişim tutanakları Yüksek yargıyı temsil makamındaki kimi kişilerin dışarıdan yayın desteği istediklerini gösteriyor.İP genel başkanı Doğu Perinçek’in dinlemeye takılan telefon görüşmelerinin birinde, 78 liler vakfı genel sekreteri ve İP’li Merdan Arslan hem başsavcıyla hem de isim vererek Yargıtay başkanı Hasan Gerçeker ile görüştüklerini, bu isimlerin kendilerinden kitle desteği,halk desteği beklediklerini belirtiyor.

Bu ne demektir? Bu, yargının evrensel bir kuralı bizzat kendisinin çiğnediği,tarafsızlığını kaybettiği,açılan davanın da hukuki gerekçelere yaslanmaktan ziyade siyasi sebeplere dayandığı demektir.Bu, sokaktaki insanın bazı Yargıçlara güven noktasında taşıdığı tereddütlerde hiç de haksız olmadığı demektir.

Telefon kayıtları medyaya düşer düşmez bazı çevrelerin hemen aklama paklama yarışına girmesi , başsavcı Yalçınkaya’nın ilk defa bir gazeteci ile görüşme gereği hissetmesi, eşim bile iddianameden haberdar değildi yönünde savunma yapması boşuna değildir.

Türkiye bu iddianameden önce bu vahim telefon görüşmesini tartışmalıdır.Eğer iddia doğruysa bir başsavcının olayların merkezinde olan bu dernek temsilcileriyle hangi mülahazalarla görüştüğü tartışılmalıdır. Hukukçu davasını sokakla, sokakta destek arayarak savunmaz.İddiasını delillerle, belgelerle savunur.Sokağa dayanan bir dava hukuka dayanmadığını ilan etmiş olur.

Bu bakımdan,Hem sayın başsavcı, hem de Yargıtay başkanı,”siz bizim her şeyimize kitle desteğini, halk desteğini, toplum desteğini oluşturmanız gerekiyor” demenin ne anlama geldiğini, yargının tarafsızlığı ilkesiyle bağdaşıp bağdaşmadığını izah etmelidir.çünkü açılan davanın hangi saikle açıldığının anlaşılması buna bağlıdır.



Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi