Çok bilinmeyenli yakın tarih
Son asrımız, çok bilinmeyenlidir.
En fazla aydınlanmaya ihtiyaç duyulan son yüz yıldır.
Daha, Lozan’ın ne olduğu netleşmemiştir. Lozan, İsmet İnönü’nün üzerinde yükseltildiği bir heykel kaidesidir. Tarih 24 Temmuz 1923. Bu tarihten tam 50 sene sonra Cumhuriyetin 50. Yılında İstanbul’dakiler başta olmak üzere evlerde kitaplar aranır.
Silahlı askerler, başlarında bir üsteğmen veya yüzbaşı ev ev tarama yaparlar yasak yayın peşindedirler. Okuma alışkanlığından kopmuş, evinde kütüphane kurma zevkinden uzak kalmış bir millet, sanki kitaba sahipmiş de yasak kitap araştırması yapılıyor. Postallarla evlere girilir şaşkın bakışlarla raf, dolap, çekmece aşağı dökülür, karıştırılır, özür dilenir ve gidilirdi.
Neyi arıyorlardı?
Bazı sosyalist kitaplar.
Risaleyi Nur .
Hayat ve Hatıratım.
Aslında aranan Dr. Rıza Nur’un Hayat ve Hatıratım ismindeki biyografik eseriydi. Rıza Nur, Lozan’da Türk delegesidir. Cumhuriyet döneminin maarif vekilidir. Yazdığına göre devlete ‘Türkiye’ adı verilmesi onun teklifidir. Saltanata karşı fakat Türklerin geniş menfaatleri için Hilafete taraftardır. Yine kendi beyanına göre dinsizdir. Cumhuriyeti kuran ekibin içindedir. Ancak kanun değişmez, devrimler daima evlatlarını yer. Bu cumhuriyet döneminde de böyle olmuştur. Rıza Nur, daha birçok isim gibi dışarı kaçmak zorunda kalır. İzmir Suikastı sebebiyle muhalifler toplanmaktadır. Eserine Paris’te başlar. Üç kimseyle arası iyi değildir. II. Abdülhamid’den hazzetmez. Karısından nefret eder. Mustafa Kemal’e düşmandır. Üç cildlik kitapta lüzumundan fazla teferruat vardır. Esas olan ikinci cilddir. Mustafa Kemal hakkında yazdıkları da bu cilddedir.
Çok ağır, burada nakli mümkün olmayan şeyler vardır.
Kitap, British Museum’da yayın izni başlayınca bir tarih araştırmacısı tarafından 1960’ların ikinci yarısında Osmanlı Türkçe’sinden Latin harflerine aktarıldı. Tabii hemen yasaklama ve toplatılma kararı çıktı. Eğer bir kitabın satılmasını isterseniz onu yasaklatın. Yasak üzerine el altından satılır oldu, okunmasa da evlere girdi.
Çok yayıldı. İşte 12 Mart 1971 Muhtırasından sonraki darbe rejiminde postallı ve tüfekli insanlar evlerde bu kitapları arıyorlardı.
Halbuki bir eski arkadaşı, ağır bile olsa eleştiri yapıyordu. Hatıra kitapları, tarihi yazmakta malzemedir. Tarihçi, onları okur, değerlendirir, kıyaslar ve hükmünü verir.
Tek Parti zihniyeti böyledir. Neyi seveceğinize, sevmeyeceğinize, neye ihtiyacınız olduğuna o karar verir. Turhan Feyzioğlu diye bir politikacı vardı. Kopma parti de kurdu. Tek Parti kaynaklıydı. Darbe dönemlerinde hasretle başbakanlık beklerdi. 12 Martta göze girmek için ‘Atatürk milliyetçiliği’ diye bir söz çıkardı. Devrin yetkin akademisyenleri her ne kadar şahıs milliyetçiliği olmaz dedilerse de bu cümle anayasaya girdi. Yine 12 Mart döneminde ilkokullardaki anda ‘ey bugünlerimizi sağlayan ulu Atatürk!’ diye bir cümle ilave edildi.
Bir pagan kültürü dayatmasıydı.
Atatürk, çağın en fazla suistimal edilen şahsiyetlerinden biri ve belki de birincisidir. Darbeciler hep onun arkasına sığındılar.
CHP dişe dokunur bir iş yapmadan onun mirasını yiyerek bugünlere geldi.
Şimdi hayırcılar, aynı klasik suistimal içindeler.
Sermayesiz insanlar başkasını sermaye yaparlar.
Referandumdan evet çıkınca Türkiye’nin ufku açılacak.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.