Tank yürütmek marifet midir?

Tank yürütmek marifet midir?

Türkiye’de bazı klişeler çok lüzumsuz ve bıktırıcı şekilde tekrarlanıp durur. Bunun elbette çeşitli sebepleri vardır. Bir tanesi mümkün mertebe zihinleri bulandırmak ve bazı kafalarda soru işaretleri meydana getirmektir...
Günlerden beri, Org. Erdal Ceylanoğlu hakkında, gereksiz biçimde “Tankları yürüten komutan...” diye bir ifade kullanılıyor. Bu yakıştırmadan vatandaş olarak şahsen ben çok rahatsız oluyorum. Ne demek “tankları yürüten komutan?!.” Bu bir meziyet midir?
1997 yılında Sincan’da yürütülen tanklarla ilgili iddia ve polemikler bir türlü bitmek bilmiyor. Sanki kendi ülkesinin şehirleri içinde tank yürütmek bir marifetmiş gibi, bugüne dek ilgili ilgisiz pek çok kişi; buradan kendisine pay çıkarmak için didinip durdu. Dönemin genelkurmay ikinci başkanı Çevik Bir, bu tanklarla “balans ayarı” yapıldığı şeklinde, çok absürd bir beyanda bulunmuştu. Daha sonra emekli Korg. İzzettin İyigün (Dönemin EDOK Komutanı), bu mahut zafer(!)i başkasına kaptırmamak istercesine, Sincan’da tankları yürütenin asıl kendisi olduğunu ileri sürmüştü...
Tank silahı I. Dünya Savaşı sırasında ortaya çıktı. Savaştaki etkisi sınırlı kaldı. Ama II. Dünya Savaşının belirleyici silahlarından biri, kuşkusuz tank idi. Fakat zamanla daha yeni ve sofistike silahların piyasaya çıkışı ile birlikte tankların önemi göreceli olarak azaldı. Mesela Soğuk Savaş döneminde Sovyetler Birliği Ordusunun elinde, en az kırk bin tank vardı. Kızılordunun dağılması ile birlikte o tankların çoğu hurdaya çıktı!..
Günümüzde yeni nesil silahlar savaşların karakterini kökünden değiştiriyor. Mesela güdümlü füzeler... Bunu en çarpıcı şekilde ABD’nin Irak işgalinde gördük. Yeni nesil savaş uçakları vs. silahlar savunma alanında çok yeni anlayışların yerleşmesinde etken oluyor. Savaş konseptinin değişmesiyle birlikte orduların yapısı ve silahların niteliği de önemli değişimlere uğruyor. Bu noktada değişime ayak uydurabilen ordular hem savaşlarda başarılı oluyor, hem de hazar zamanında caydırıcı etkiye sahip olabiliyor. Aksi halde ne kadar kalabalık olursa olsun; mesela ne kadar çok tank silahına sahip olursa olsun, bir ordu çağdaş şartlara ayak uyduramamışsa, başarılı olabilmesi çok kuşkuludur. Bu konuda epeyce örnek verilebilir.
Yukarıda belirttik: Kendi ülkesinde, şehirlerin caddelerinde tank yürütmek marifet değildir. Nitekim yeni anlayışta, artık merasim zamanlarında bile asfaltta tank yürütmek hoş karşılanmıyor ve bu tarz törenlerin çağ dışı kaldığı ve bırakılması gerektiği ifade ediliyor...
Sadede gelirsek, yeni Kara Kuvvetleri Komutanı Org. Erdal Ceylanoğlu için, ikide bir “Tankları yürüten komutan...” yakıştırması artık son bulmalıdır. Org. Ceylanoğlu o gün Tümgeneral sıfatıyla zırhlı birliğin komutanı idi ve belli ki, kendisine yukarıdan gelen emirle, fiilen tankların yürümesi emrini vermişti. Hâlâ orada çakılı kalmak ve Sincan hadisesinden zoraki bir sonuç çıkarmaya çalışmak beyhudedir.
Beklenen ve olması gereken, TSK’nın anayasa ve kanunlarla kendisine çizilmiş olan sınırlar içinde kalması ve görev tanımına uygun olarak yurt savunması için görevini eksiksiz yerine getirmesi, bu arada siyasetten kesin olarak uzak durmasıdır. O zaman Şûra kararları da bu kadar tartışılmaz!..

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi